Ana Sayfa

 
 

| Yasin | Tebarake | Amme | Fetih | Kehf | Rahman | Vakıa | Cuma |
Kur'an-ı Kerim Hatim Oku
En kolay okunan bilgisayar hatlı Sayfa Sayfa Hatim Oku !
İlk Ezberler

Euzu Besmele

Kelime-i Tevhid

Kelime-i Şehadet

Rabbi Yessir

Sübhaneke

Ettehıyyatü

Allahümme Salli

Allahümme Barik

Rabbena & Rabbenağfirli

Kunut 1

Kunut 2

Amentü
Namaz Sureleri

Fatiha

Fil

Kureyş

Maun

Kevser

Kafirun

Nasr

Tebbet

İhlas

Felak

Nas

Bakara 1-5

Ayetel Kürsi

Hüvallahüllezi

Amenerrasülü
Kısa Sureler

Duha

İnşirah

Tin

Alak

Kadir

Beyyine

Zilzal

Adiyat

Karia

Tekasür

Asr

Hümeze
Yasin Suresi

1. Sayfa

2. Sayfa

3. Sayfa

4. Sayfa

5. Sayfa

6. Sayfa
Mülk (Tebareke) Suresi

1. Sayfa

2. Sayfa

3. Sayfa
Nebe (Amme) Suresi

1. Sayfa

2. Sayfa

Hafız Efendi Sayfası


Kelime-i Şehadet
أَشْهَدُ أَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ
وَأَشْهَدُ أَنَّ مُـحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ


KELİME-İ ŞEHADET'İN TÜRKÇE OKUNUŞU
Eşhedü el lâ ilâhe illallâh
ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh

KELİME-İ ŞEHADET'İN ANLAMI
Ben şehadet ederim ki Allah'tan baska ilâh yoktur
ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (sav) O'nun kulu ve elçisidir.



Kelime i Şehadet ve anlamı, Kelime i Şehadet Arapça yazılı ve Kelime i Şehadet Türkçe okunuşu gibi konuları araştıran müminler, kelime i Şehadet anlamı ve okunuşu, kelime i Şehadet yazılışı, kelime i tevhid ve kelime i Şehadet gibi konuları da merak ediyor. Kelime i Şehadetin anlamı nedir, kelime i Şehadet getirmek için ne yapmak gerekir?
Kelime-i Şehadet, Allâh Teâlâ'ın birliğini ve Hazret-i Peygamber (S.A.V) Efendimiz'in Allah Teâla'nın kulu ve Rasûlü olduğunu ifâde eder. Kelimei Şehadeti söyleyen; Allah'ın birliğini ve Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul eden kişi Müslüman olur. Peki, Kelime i Şehadet Türkçe okunuşu, kelime i Şehadet anlamı ve kelime i Şehadet yazılışı, kelime i tevhid ve kelime i Şehadet nedir? Kelimei Şehadet nasıl getirilir? Kelime i Şehadet anlamı nedir?

KELİME-İ ŞEHADET'İN ANLAMI
Bir kimse "Şahitlik ederim ki Allah'tan baska ilâh yoktur ve yine sahitlik ederim ki Muhammed O'nun kulu ve rasûlüdür" diye kelime-i sehâdet getirmek sûretiyle Allah'ın birliğini ve Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul ederse Müslüman olur. Bunun herhangi bir törenle veya dinî bir kurumun huzûrunda gerçeklestirilmesi gerekmez.

KELİME-İ ŞAHÂDET GETİRMENİN FAZİLETİ

Şehâdet kelimesini dil ile söyleyip kalple de tasdik etmek her müslüman için gereklidir. İslâm'a da Kelime-i Şahâdet ile girilir. Peki Kelime-i Şahâdet'in fazileti nedir?

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatır:

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz'in etrafında, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in de bulunduğu bir grup insanla oturuyorduk. Bir ara Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) aramızdan kalkıp gittiler. Uzunca bir süre dönmeyince, başına kötü bir hâl gelmesinden korktuk ve telaşla yerimizden kalktık. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Allah Rasûlü'nü araya araya Ensâr'dan Neccâr Oğulları'na ait bir bahçeye geldim. Giriş kapısını arayarak bahçenin etrafını dolandım; fakat bir kapı bulamadım. Bahçenin dışındaki bir kuyudan içeriye su veren küçük bir ark gördüm ve oradan büzülerek Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'in yanına girdim.

"–Ebû Hüreyre! Sen misin?" diye sordular.

"–Evet, yâ Rasûlullah!" dedim.

"–Ne haber?" buyurdular.

"–Aramızda otururken kalkıp gittiniz; geri dönmediğinizi görünce, Siz'e bir kötülük yapılmasından korkup telaşlandık. İlk endişe duyan da ben oldum. Kalkıp bu bahçeye geldim ve tilki gibi iki büklüm içeri girdim. Diğerleri de arkadan geliyorlar" dedim.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):

"–Ebû Hüreyre!" diye seslendikten sonra ayakkabılarını çıkarıp verdiler ve:

"–Şu ayakkabılarımı alıp geri dön! Bu duvarın arkasında, gönülden inanarak «Lâ ilâhe illallah» diyen kime rastlarsan, onu Cennet'le müjdele!" buyurdular.

Kendisine ilk rastladığım Ömer (r.a) oldu. Bana:

"–Ebû Hüreyre! Bu elindeki ayakkabılar da nedir?" diye sordu. Ben de:

"–Bunlar Allah Rasûlü'nün ayakkabılarıdır. Bunları bana, sözlerimin doğruluğuna alâmet olsun diye verdiler ve gönülden inanarak «Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur» diyen kime rastlarsam onu Cennet'le müjdelememi emrettiler" dedim.

Bunun üzerine Ömer (r.a) eliyle göğsüme vurunca, arka üstü düşüverdim. Bana:

"–Dön geri, Ebû Hüreyre!" dedi.

Ben de hemen Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz'in yanına döndüm; neredeyse hüngür hüngür ağlayacaktım. Meğer Ömer (r.a) beni takip etmiş. Baktım ki arkamdan geliyor.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bana dönerek:

"–Ne oldu sana, Ebû Hüreyre?" diye sordular. Ben de:

"–Yolda Ömer'e rastladım. Benimle gönderdiğiniz haberi kendisine söyleyince göğsüme öyle bir vurdu ki, arka üstü yere düştüm. Bana geri dönmemi söyledi" dedim.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) ona dönerek:

"–Ömer! Niçin böyle yaptın?" diye sordu. O da:

"–Yâ Rasûlallah! Anam babam Siz'e feda olsun. Ebû Hüreyre'ye ayakkabılarınızı vererek, yolda rastladığı kimselerden bütün kalbiyle «Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur» diyenleri Cennet'le müjdelemesini emrettiniz mi?" diye sordu.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) de:

"–Evet" diye beni doğruladılar. Ömer (r.a):

"–Aman yapmayın yâ Rasûlullah! Halkın bu müjdeye güvenip tembelleşmesinden korkarım. Bırak ibadet etsinler!" dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):

"–Pekâlâ, bırak onları!" buyurdular. (Müslim, Îmân 52)

"Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullâh" Cennet'in anahtarıdır. Ancak bir anahtarın, kilidi kolayca açabilmesi için dişlere ihtiyâcı vardır. Cennet anahtarının dişleri de ibâdetler ve sâlih amellerdir. Aslında Efendimiz (s.a.v) bunu kastediyordu. Ömer (r.a) ise bazı anlayışsız insanların bu hadîs-i şerîfe güvenerek ibâdetlere ehemmiyet vermeyeceğinden korkuyordu. Son derece mülâyim ve yumuşak huylu olan Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz, onun teklîfini kabul ederek bu endişesini izâle ettiler.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ömer'den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları, 2015

KELİME-İ TEVHİD

"Lâ ilahe illâllah Muhammedün rasûlüllah."

Mânâsı: "Allah'tan başka bir ilâh yoktur ve Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- O'nun kulu ve elçisidir.

KELİME-İ TEVHİD'İN FAZİLETLERİ

Nitekim Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

"Zikrin en faziletlisi (Lâ ilâhe İllâllah) tır." (Tirmizî, Deavât 9/3383; İbn-i Mâce, Edeb, 55)

"Duânın hayırlısı istiğfar, ibâdetin hayırlısı da Kelime-i Tevhîd'dir." (Ali el-Müttakî, I, 483/2112)

Bir gün Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

"–Îmânınızı tâzeleyiniz!" buyurmuşlardı.

Ashâb-ı kirâm hazretleri:

"–Ey Allâh'ın Rasûlü, îmânımızı nasıl tâzeleyelim?" diye sordular. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hânî c, Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-'e mürâcaat ederek:

"–Yâ Rasûlâllah! Ben ihtiyarladım ve zayıfladım. Bana oturduğum yerde yapabileceğim bir ibâdet tavsiye edebilir misiniz?" diye sordu. Rasûlullah r de:

PEYGAMBER EFENDİMİZİN "LA İLÂHE İLLALLAH" ZİKRİNİ YAPMASI

Zikirler içinde bilhassa Kelime-i Tevhîd'in toplu olarak söylenmesinin husûsî bir kıymeti vardır. Nitekim sahâbeden Şeddâd bin Evs t'ın rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfte bu husûsa işâret buyrulmuştur:

Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-, yanında bulunduğumuz bir sırada bize:

"–Aranızda yabancı biri var mı?" diye sordular. Burada "yabancı" sözüyle Ehl-i Kitâb'ı kasdetmişlerdi. Biz de:

"–Hayır, yoktur yâ Rasûlâllah!" dedik.

Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-, kapıların kapatılmasını emrederek şöyle buyurdular:

"–Ellerinizi kaldırın ve Lâ ilâhe İllâllah deyin!"

Ellerimizi bir müddet kaldırıp Lâ ilâhe İllâlla diyerek zikrettik. Akabinde Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- ellerini indirip şöyle duâ ettiler:

«–Allâh'ım Sana hamd olsun! Rabb'im, beni "bu cümle" ile gönderdin. Onu (söylemeyi ve gereğini yerine getirmeyi) bana emrettin. Buna karşılık bana Cennet'i vaad ettin. Sen vaadinden asla dönmezsin!»

Daha sonra Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- ashâbına şöyle buyurdular:

«–Müjdeler olsun size! Muhakkak ki Allah Teâlâ sizi bağışladı»." (Ahmed, IV, 124)

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

Allah katındaki yeri ve değeri pek büyük olan bir kelimedir. Kim tam bir ihlâs ve sadâkat içinde onu söylerse, Allah onu Cennet'e koyar. Kim de onu inanmadığı hâlde sadece diliyle söylerse, canı ve malı korunur; lâkin yarın Allâh'a kavuşunca, Allah onun hesâbını görür." (Heysemî, I, 26)

ÎMAN NEDİR?

Îman, dil ile ikrâr, kalp ile tasdiktir. Dil ile ikrâr olduğu hâlde kalp ile tasdik olmaz, sadece zihinle tasdik seviyesinde kalıp davranışlara aksetmezse, hiçbir kıymeti kalmaz. Cenâb-ı Hak, mânevî bilgileri sadece zihninde taşıyan kişileri, kitap yüklü merkeplere benzetmektedir.[3]

Cenâb-ı Hak, dil ile ikrâr, kalp ile tasdikte bulunanların kalbî hayatlarının takvâ ile müzeyyen olduğunu bildirir. Fâtır Sûresi'nde şöyle buyrulur:

"Allah'tan, kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar (lâyıkıyla) korkarlar." (Fâtır, 28)

Hâsılı kelime-i tevhîd, kalbe yansıdığı nisbette fayda verir. Nitekim âhirette Peygamber Efendimiz'in şefâati sayesinde en fazla mes'ûd olacak kimseler, büyük bir ihlâsla kalplerinden Lâ ilâhe illâllah" diyenlerdir. (Buhârî, İlim, 33; Rikâk, 51)

ÎMANIN EN ÜSTÜN DERECESİ

Ancak sadece kelime-i tevhîd ile yetinmek, tam bir kurtuluş için kâfî değildir. İslâm'a girdikten sonra îfâ edilmesi gereken bâzı mükellefiyetler de vardır. Bunlar da kısaca, Allâh'ın emirlerine tâbî olmak ve yasaklarından sakınmaktır. Rasûlullah r bunların bir kısmına şöyle işaret buyurmuşlardır:

"Îman, yetmiş veya altmış küsur şûbeden ibarettir. Bunların en üstünü demek, en aşağısı da insana zarar veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Hayâ, yani utanma duygusuna sahip olmak da îmandan bir şûbedir." (Müslim, Îmân 58. Ayrıca bkz. Buhârî, Îmân, 3; Ebû Dâvûd, Sünnet, 14)

Nitekim ashâb-ı kirâm da lâfızda kalmayıp, tevhîd istikâmetindeki amel-i sâlihlerini muhabbetle ortaya koymuşlardır.

Tâbiînden Vehb bin Münebbih Hazretleri'ne:

Cennet'in anahtarı değil mi?" diye sorulduğunda:

"–Evet, öyledir, fakat her anahtarın mutlakâ dişleri vardır. Dişleri olan anahtarı getirirsen kapı sana açılır, yoksa açılmaz." cevabını vermiştir. (Buhârî, Cenâiz, 1. Krş. Tirmizî, Îmân, 17/2638)

KELİME-İ TEVHİD'İN ETKİLİ OLABİLMESİ İÇİN...

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri'ne:

"–«Lâ ilâhe illâllah» sözü Cennet'in anahtarıdır." denilmişti. Hazret şöyle buyurdu:

"–Doğru. Fakat şu bir gerçektir ki dişleri olmayan anahtar kapıyı açmaz. Kelime-i tevhîd anahtarının dişleri ise şunlardır:

Yalan, gıybet gibi kötü sözlerden arınmış bir dil,

Hîle ve hıyânetten arınmış bir kalp,

Haram ve şüpheli şeylerden temizlenmiş bir mide,

(Gurur, kibir, gösteriş gibi) nefsânî arzulardan ve bid'atlerden arındırılmış amel-i sâlihler."[4]

Dipnotlar: [1]Sübhânellâh: Cenâb-ı Hakk'ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederim. [2]el-Hamdü lillâh: Bütün hamdler, medihler ve övgüler Allah Teâlâ'ya mahsustur. [3]Bkz. el-Cuma, 5. [4]Abdülmecîd el-Hânî, el-Hadâiku'l-Verdiyye, Dımeşk 1996, s. 320.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslâm, Erkam Yayınları

Peygamberimiz '(sav)in Dilinden Müslüman Şahsiyeti
Müziksiz ilahiler Dinle
Namaz Namaz Namaz
Namaz Hakkında Ne Ögrenmek istersin?

Ezan ve Kamet Öğren!
Allah (c.c.) Zatı ve Subuti Sıfatları

Esmaül Husna En güzel 99 isim

Açıklamalı Esmaül Husna

Resimli Elifba

Güzel Okumak için Tecvid öğren

Bilmeceler

Sudoku

Kelime Avı

Gerekli Nasihatler

Oruç

Zekat

Hacc

Veda Hutbesi

Abdest Nasıl Alınır Hangi Dualar Okunur

Gusul (gusl) Boy Abdesti Nasıl alınır

Teyemmüm

32 Farz öğrenmem Lazım

54 Farz Nelerdir

Adabı Muaşeret Ahlak Kuralları
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir. RB