| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle |
| Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna |
| Sure Sure Kurani Kerim OKU |
» Kurani Kerim 373.Sayfa 19.Cuz 26.Şuara Suresi Ayet 160-183

Sonraki Sayfaya GecKurani Kerim Ana Sayfaya GitOnceki Sayfaya Git

Sayfayi Dinlemek için Play a basin

Arapca Metin:Font = 20px - 30px - 40px - 50px
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ {160} إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ {161} إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ {162} فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ {163} وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ {164} أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ {165} وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ {166} قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ {167} قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ {168} رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ {169} فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ {170} إِلَّا عَجُوزاً فِي الْغَابِرِينَ {171} ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ {172} وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَراً فَسَاء مَطَرُ الْمُنذَرِينَ {173} إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ {174} وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ {175} كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ {176} إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ {177} إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ {178} فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ {179} وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ {180} أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ {181} وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ {182} وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ {183} سورة الشعراء (26) ص
Turkçe Turkish: 10px - 15px - 25px - 30px
Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. (160) Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah`a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (161) Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. (162) Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. (163) Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. (164) (165) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! (165) (166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! (166) Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! (167) Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! (168) Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar. (169) Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık (170) Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu). (171) Sonra diğerlerini helâk ettik. (172) Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! (173) Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler. (174) Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. (175) Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı. (176) Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah`a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (177) Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. (178) Artık Allah`a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. (179) Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. (180) Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. (181) Doğru terazi ile tartın. (182) İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (183)
Almanca Deutsch: 10px - 15px - 25px - 30px
Das Volk Lots bezichtigte den Gesandten der Lüge, (160) "als ihr Bruder Lot zu ihnen sagte: ""Wollt ihr nicht gottesfürchtig sein? (161) "In Wahrheit, ich bin euch ein vertrauenswürdiger Gesandter. (162) So fürchtet Allah und gehorcht mir. (163) Und ich verlange von euch keinen Lohn dafür; mein Lohn ist allein beim Herrn der Welten. (164) Vergeht ihr euch unter allen Geschöpfen an Männern (165) "und laßt eure Frauen (beiseite), die euer Herr für euch geschaffen hat? Nein, ihr seid ein Volk, das die Schranken überschreitet."" (166) ""Sie sagten: ""Wenn du (davon) nicht abläßt, o Lot, so wirst du gewiß einer der Verbannten sein."" (167) ""Er sagte: ""Ich verabscheue euer Treiben. (168) ""Mein Herr, rette mich und die Meinen vor dem, was sie tun."" (169) "So erretteten Wir ihn und die Seinen allesamt, (170) bis auf eine alte Frau, die unter denen war, die zurückblieben. (171) Dann vernichteten Wir die anderen. (172) Und Wir ließen einen Regen auf sie niederregnen; und schlimm war der Regen für die Gewarnten. (173) Hierin liegt wahrlich ein Zeichen, jedoch die meisten von ihnen glauben es nicht. (174) Wahrlich, dein Herr - Er ist der Erhabene, der Barmherzige. (175) Das Volk vom Walde bezichtigte den Gesandten der Lüge, (176) "als Su`aib zu ihnen sagte: ""Wollt ihr nicht gottesfürchtig sein? (177) "In Wahrheit, ich bin euch ein vertrauenswürdiger Gesandter. (178) So fürchtet Allah und gehorcht mir. (179) Und ich verlange von euch keinen Lohn dafür; mein Lohn ist allein beim Herrn der Welten. (180) Gebt volles Maß und gehört nicht zu denen, die weniger geben; (181) und wiegt mit richtiger Waage. (182) Und vermindert den Menschen nicht ihr Gut und handelt nicht verderbend im Lande, indem ihr Unheil anrichtet. (183)
ingilizce Eng Dr. Mohsin: 10px - 15px - 25px - 30px
The prople of Lut (Lot) (who dwelt in the town of Sodom in Palestine) belied the Messengers. (160) When their brother Lut (Lot) said to them: "Will you not fear Allâh and obey Him? (161) "Verily! I am a trustworthy Messenger to you. (162) "So fear Allâh, keep your duty to Him, and obey me. (163) "No reward do I ask of you for it (my Message of Islâmic Monotheism), my reward is only from the Lord of the 'Alamîn (mankind, jinn and all that exists). (164) "Go you in unto the males of the 'Alamîn (mankind), (165) "And leave those whom Allâh has created for you to be your wives? Nay, you are a trespassing people!" (166) They said: "If you cease not. O Lut (Lot)! Verily, you will be one of those who are driven out!" (167) He said: "I am, indeed, of those who disapprove with severe anger and fury your (this evil) action (of sodomy). (168) "My Lord! Save me and my family from what they do." (169) So We saved him and his family, all, (170) Except an old woman (his wife) among those who remained behind. (171) Then afterward We destroyed the others. (172) And We rained on them a rain (of torment). And how evil was the rain of those who had been warned. (173) Verily, in this is indeed a sign, yet most of them are not believers. (174) And verily! Your Lord, He is indeed the All-Mighty, the Most Merciful. (175) The dwellers of Al-Aikah [near Madyan (Midian)] belied the Messengers. (176) When Shu'âib said to them: "Will you not fear Allâh (and obey Him)? (177) "I am a trustworthy Messenger to you. (178) "So fear Allâh, keep your duty to Him, and obey me. (179) "No reward do I ask of you for it (my Message of Islâmic Monotheism), my reward is only from the Lord of the 'Alamîn (mankind, jinn and all that exists). (180) "Give full measure, and cause no loss (to others). (181) "And weigh with the true and straight balance. (182) "And defraud not people by reducing their things, nor do evil, making corruption and mischief in the land. (183)
ingilizce Eng Yusuf Ali: 10px - 15px - 25px - 30px
The people of Lut rejected the messengers. (160) Behold, their brother Lut said to them: "Will ye not fear (Allah)? (161) "I am to you an messenger worthy of all trust. (162) "So fear Allah and obey me. (163) "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds. (164) "Of all the creatures in the world, will ye approach males. (165) "And leave those whom Allah has created for you to be your mates? Nay, ye are a people transgressing (all limits)!" (166) They said: "If thou desist not, O Lut! thou wilt assuredly be cast out!" (167) He said: "I do detest your doings." (168) "O my Lord! deliver me and my family from such things as they do!" (169) So We delivered him and his family― all (170) Except an old woman who lingered behind. (171) Then the rest We destroyed utterly. (172) We rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)! (173) Verily in this is a Sign: but most of them do not believe. (174) And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful. (175) The Companions of the Wood rejected the messengers. (176) Behold, Shu'ayb said to them: "Will ye not fear (Allah)? (177) "I am to you an messenger, worthy of all trust. (178) "So fear Allah and obey me. (179) "No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds. (180) "Give just measure and cause no loss (to others by fraud). (181) "And weigh with scales true and upright. (182) "And withhold not things justly due to men, nor do evil in the land, working mischief. (183)
French Fransizca: 10px - 15px - 25px - 30px
Le peuple de Loṭ traita de menteurs les Messagers, (160) quand leur frère Loṭ leur dit: «Ne craindrez-vous pas [Allah]? (161) Je suis pour vous un messager digne de confiance. (162) Craignez Allah donc et obéissez-moi. (163) Je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n’incombe qu’au Seigneur de l’univers. (164) Accomplissez-vous l’acte charnel avec les mâles de ce monde? (165) Et délaissez-vous les épouses que votre Seigneur a créées pour vous? Mais vous n’êtes que des gens transgresseurs». (166) Ils dirent: «Si tu ne cesses pas, Loṭ, tu seras certainement du nombre des expulsés». (167) Il dit: «Je déteste vraiment ce que vous faites. (168) Seigneur, sauve-moi ainsi que ma famille de ce qu’ils font». (169) Nous le sauvâmes alors, lui et toute sa famille, (170) sauf une vieille qui fut parmi les exterminés. (171) Puis Nous détruisîmes les autres; (172) et Nous fîmes pleuvoir sur eux une pluie (de pierres). Et quelle pluie fatale pour ceux qui sont avertis! (173) Voilà bien là un prodige. Cependant, la plupart d’entre eux ne croient pas. (174) Et ton Seigneur, c’est en vérité Lui le Tout Puissant, le Très Miséricordieux. (175) Les gens d’Al-Ayka traitèrent de menteurs les Messagers(1). (176) Lorsque ?uayb leur dit: «Ne craindrez-vous pas [Allah]». (177) Je suis pour vous un messager digne de confiance. (178) Craignez Allah donc et obéissez-moi, (179) et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n’incombe qu’au Seigneur de l’univers. (180) Donnez la pleine mesure et n’en faites rien perdre [aux gens]. (181) et pesez avec une balance exacte. (182) Ne donnez pas aux gens moins que leur dû; et ne commettez pas de désordre et de corruption sur terre (183)
Endonezya indonesian: 10px - 15px - 25px - 30px
Kaum Luth telah mendustakan rasul-rasul, (160) ketika saudara mereka, Luth, berkata kepada mereka: "Mengapa kamu tidak bertakwa?" (161) Sesungguhnya aku adalah seorang rasul kepercayaan [yang diutus] kepadamu, (162) maka bertakwalah kepada Allah dan ta’atlah kepadaku. (163) Dan aku sekali-kali tidak minta upah kepadamu atas ajakan itu; upahku tidak lain hanyalah dari Tuhan semesta alam. (164) Mengapa kamu mendatangi jenis lelaki di antara manusia, (165) dan kamu tinggalkan isteri-isteri yang dijadikan oleh Tuhanmu untukmu, bahkan kamu adalah orang-orang yang melampaui batas". (166) Mereka menjawab: "Hai Luth, sesungguhnya jika kamu tidak berhenti, benar-benar kamu termasuk orang-orang yang diusir" (167) Luth berkata: "Sesungguhnya aku sangat benci kepada perbuatanmu". (168) [Luth berdo’a]: "Ya Tuhanku selamatkanlah aku beserta keluargaku dari [akibat] perbuatan yang mereka kerjakan." (169) Lalu Kami selamatkan ia beserta keluarganya semua, (170) kecuali seorang perempuan tua [isterinya], yang termasuk dalam golongan yang tinggal. (171) Kemudian Kami binasakan yang lain. (172) Dan Kami hujani mereka dengan hujan [batu] maka amat jeleklah hujan yang menimpa orang-orang yang telah diberi peringatan itu. (173) Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat bukti-bukti yang nyata. Dan adalah kebanyakan mereka tidak beriman. (174) Dan sesungguhnya Tuhanmu, benar-benar Dialah Yang Maha Perkasa lagi Maha Penyayang. (175) Penduduk Aikah [1] telah mendustakan rasul-rasul; (176) ketika Syu’aib berkata kepada mereka: "Mengapa kamu tidak bertakwa?, (177) Sesungguhnya aku adalah seorang rasul kepercayaan [yang diutus] kepadamu, (178) maka bertakwalah kepada Allah dan ta’atlah kepadaku; (179) dan aku sekali-kali tidak minta upah kepadamu atas ajakan itu; upahku tidak lain hanyalah dari Tuhan semesta alam. (180) Sempurnakanlah takaran dan janganlah kamu termasuk orang-orang yang merugikan; (181) dan timbanglah dengan timbangan yang lurus. (182) Dan janganlah kamu merugikan manusia pada hak-haknya dan janganlah kamu merajalela di muka bumi dengan membuat kerusakan; (183)
Malezya Malaysian: 10px - 15px - 25px - 30px
(Demikian juga) kaum Nabi Lut telah mendustakan Rasul-rasul (yang diutus kepada mereka). (160) Ketika saudara mereka Nabi Lut, berkata kepada mereka: Hendaknya kamu mematuhi perintah Allah dan menjauhi laranganNya. (161) Sesungguhnya aku ini Rasul yang amanah, (yang diutus oleh Allah) kepada kamu. (162) Oleh itu, takutilah kamu akan (kemurkaan) Allah dan taatlah kepadaku. (163) Dan aku tidak meminta kepada kamu sebarang upah mengenai apa yang aku sampaikan (dari Tuhanku); balasanku hanyalah terserah kepada Allah Tuhan sekalian alam. (164) Patutkah kamu melakukan hubungan jenis dengan lelaki dari kalangan manusia, (165) Dan kamu tinggalkan apa yang diciptakan oleh Tuhan kamu untuk kamu (melakukan hubungan yang halal) dari badan isteri-isteri kamu? (Kamu orang-orang yang bersalah) bahkan kamu adalah kaum yang melampaui batas (keinginan kebanyakan haiwan)! (166) Mereka menjawab: Sesungguhnya jika engkau tidak berhenti wahai Lut (daripada mencaci dan menyalahkan kami), nescaya engkau akan diusir keluar! (167) Nabi Lut berkata: Sesungguhnya aku dari orang-orang yang bencikan perbuatan kamu yang keji itu. (168) (Nabi Lut berdoa): Wahai Tuhanku, selamatkanlah daku dan keluarga serta pengikut-pengikutku dari apa yang dilakukan oleh golongan (yang jahat) itu. (169) Maka Kami selamatkan dia dan keluarganya serta pengikut-pengikutnya (semuanya); (170) Kecuali seorang perempuan tua tertinggal dalam golongan yang kena azab itu. (171) Kemudian Kami hancurkan yang lain (yang menentang Nabi Lut). (172) Dan Kami hujani mereka dengan hujan (azab yang membinasakan); maka amatlah buruknya hujan azab yang menimpa kaum yang telah diberi amaran. (173) Sesungguhnya peristiwa yang demikian, mengandungi satu tanda (yang membuktikan kekuasaan Allah) dan dalam pada itu, kebanyakan mereka tidak juga mahu beriman. (174) Dan sesungguhnya Tuhanmu (wahai Muhammad), Dialah sahaja Yang Maha Kuasa, lagi Maha Mengasihani. (175) (Demikian juga) penduduk "Aikah" telah mendustakan Rasul-rasul (yang diutus kepada mereka). (176) Ketika Nabi Syuaib berkata kepada mereka: Hendaknya kamu mematuhi perintah Allah dan menjauhi laranganNya. (177) Sesungguhnya aku ini Rasul yang amanah, (yang diutus oleh Allah) kepada kamu. (178) Oleh itu, takutilah kamu akan (kemurkaan) Allah dan taatlah kepadaku. (179) Dan aku tidak meminta kepada kamu sebarang upah mengenai apa yang aku sampaikan (dari Tuhanku); balasanku hanyalah terserah kepada Allah Tuhan sekalian alam. (180) Hendaklah kamu menyempurnakan sukatan cupak-gantang dan janganlah kamu menjadi golongan yang merugikan orang lain. (181) Dan timbanglah dengan neraca yang betul timbangannya. (182) Dan janganlah kamu mengurangi hak-hak orang ramai dan janganlah kamu bermaharajalela melakukan kerosakan di bumi. (183)
Spanish ispanya: 10px - 15px - 25px - 30px
La gente de Lut negó a los enviados. (160) Cuando su hermano Lut les dijo: ¿No vais a temer? (161) Yo soy para vosotros un mensajero fiel; (162) así pues, temed a Allah y obedecedme. (163) No os pido ningún pago a cambio; mi recompensa sólo incumbe al Señor de los mundos. (164) ¿Vais a todos los varones del mundo (165) dejando las esposas que Allah creó para vosotros?Sois gente que excede los límites. (166) Dijeron: Si no te detienes, Lut, te encontrarás entre los expulsados. (167) Dijo: Yo soy de los que aborrecen lo que hacéis. (168) ¡Señor! Líbrame a mí y a mi familia de lo que hacen. (169) Y lo salvamos a él y a su familia, a todos, (170) menos a una vieja que fue de los que se quedaron. (171) Luego aniquilamos a los demás. (172) E hicimos caer sobre ellos una lluvia. ¡Qué mala lluvia la de los que han sido advertidos! (173) Realmente ahí hay un signo. La mayoría de ellos no eran creyentes. (174) Es verdad que tu Señor es el Irresistible, el Compasivo. (175) Los dueños de al-Ayka* negaron lo que decían los enviados. (176) Cuando Shuayb les dijo: ¿No vais a temer? (177) Yo soy para vosotros un mensajero fiel, (178) así pues, temed a Allah y obedecedme. (179) No os pido ningún pago a cambio; mi recompensa sólo incumbe al Señor de los mundos. (180) Sed justos al medir sin perjudicar a la gente en ello. (181) Y pesad con la balanza equilibrada (182) sin menguar a la gente sus cosas. Y no cometáis maldades en la tierra como corruptores. (183)



HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat

HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir.
  Anasayfa    Bize ulaşın