| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle |
| Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna |
| Sure Sure Kurani Kerim OKU |
» Kurani Kerim 497.Sayfa 25.Cuz 44.Sure Duhan Suresi Ayet 40-59

Sonraki Sayfaya GecKurani Kerim Ana Sayfaya GitOnceki Sayfaya Git

Sayfayi Dinlemek için Play a basin

Arapca Metin:Font = 20px - 30px - 40px - 50px
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ {40} يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئاً وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ {41} إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ {42} إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ {43} طَعَامُ الْأَثِيمِ {44} كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ {45} كَغَلْيِ الْحَمِيمِ {46} خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاء الْجَحِيمِ {47} ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ {48} ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ {49} إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ {50} إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ {51} فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ {52} يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ {53} كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ {54} يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ {55} لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ {56} فَضْلاً مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ {57} فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ {58} فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ {59} سورة الدخان (44) ص 497
Turkçe Turkish: 10px - 15px - 25px - 30px
Şüphesiz (hakkı bâtıldan ayıran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür. (40) O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez. (41) Ancak Allah`ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O, üstündür, merhametlidir. (42) (43) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir. (43) (44) Şüphesiz zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir. (44) (45) O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar. (45) (46) O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar. (46) (47) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir. (47) (48) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir. (48) (49)(Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir. (49) (50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (Ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir. (50) (51) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar. (51) (52) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar. (52) (53) Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar. (53) İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz. (54) Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler. (55) İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır). (56) (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur. (57) Biz onu (Kur`an`ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. (58) (Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler. / (59)
Almanca Deutsch: 10px - 15px - 25px - 30px
Der Tag der Entscheidung ist wahrlich die festgesetzte Zeit für sie alle (40) ; jener Tag, an dem ein Schutzherr einem Schutzbefohlenen nichts nützen kann, und an dem ihnen nicht geholfen wird. (41) Die (sind davon) ausgenommen, derer Allah Sich erbarmt; denn Er ist der Erhabene, der Barmherzige. (42) Wahrlich, der Baum des Zaqqum (43) ist die Speise des Sünders. (44) Wie geschmolzenes Kupfer wird er in (ihren) Bäuchen brodeln, (45) wie das Brodeln kochenden Wassers. (46) "Ergreift ihn und zerrt ihn in die Mitte der Dschahim. (47) Dann gießt auf sein Haupt die Pein des siedenden Wassers. (48) Koste! Du (meintest) doch, der Erhabene, der Würdige zu sein. (49) Siehe, dies ist nun das, woran ihr zu zweifeln pflegtet." (50) Wahrlich, die Gottesfürchtigen sind an einer Stätte der Sicherheit (51) in Gärten mit Quellen; (52) gekleidet in Seide und Brokat sitzen (sie) einander gegenüber. (53) So (wird es sein). Und Wir werden sie mit Huris vermählen. (54) Sie werden dort Früchte jeder Art verlangen (und) in Sicherheit (leben). (55) Den Tod werden sie dort nicht kosten, außer dem ersten Tod. Und Er wird sie vor der Strafe der Dschahim bewahren, (56) als eine Gnade von deinem Herrn. Das ist das höchste Glück. (57) Wir haben ihn (den Qur`an) in deiner Sprache leicht gemacht, damit sie sich ermahnen lassen. (58) So gib acht; siehe, sie geben auch acht. (59)
ingilizce Eng Dr. Mohsin: 10px - 15px - 25px - 30px
Verily, the Day of Judgement (when Allâh will judge between the creatures) is the time appointed for all of them,— (40) The Day when Maula (a near relative) cannot avail Maula (a near relative) in aught, and no help can they receive, (41) Except him on whom Allâh has Mercy. Verily, He is the All-Mighty, the Most Merciful. (42) Verily, the tree of Zaqqûm, (43) Will be the food of the sinners, (44) Like boiling oil, it will boil in the bellies, (45) Like the boiling of scalding water. (46) (It will be said) "Seize him and drag him into the midst of blazing Fire, (47) "Then pour over his head the torment of boiling water, (48) "Taste you (this)! Verily, you were (pretending to be) the mighty, the generous! (49) "Verily, this is that whereof you used to doubt!" (50) Verily! The Muttaqûn (pious - see V.2:2), will be in place of Security (Paradise) (51) Among Gardens and Springs; (52) Dressed in fine silk and (also) in thick silk, facing each other, (53) So (it will be), and We shall marry them to Hur[] (fair females) with wide, lovely eyes. (54) They will call therein for every kind of fruit in peace and security; (55) They will never taste death therein except the first death (of this world), and He will save them from the torment of the blazing Fire, (56) As a Bounty from your Lord! That will be the supreme success! (57) Certainly, We have made this (Qur'ân) easy in your tongue, in order that they may remember. (58) Wait then (O Muhammad SAW); Verily, they (too) are waiting. (59)
ingilizce Eng Yusuf Ali: 10px - 15px - 25px - 30px
Verily the Day of sorting Out is the time appointed for all of them― (40) The Day when no protector can avail his client in aught, and no help can they receive. (41) Except such as receive Allah's Mercy: for He is exalted in Might, Most Merciful. (42) Verily the tree of Zaqqum (43) Will be the food of the Sinful (44) Like molten brass; it will boil in their insides (45) Like the boiling of scalding water. (46) (A voice will cry:) "Seize ye him and drag him into the midst of the Blazing Fire! (47) "Then pour over his head the Penalty of Boiling Water; (48) "Taste thou (this)! Truly wast thou Mighty full of honour! (49) "Truly this is what ye used to doubt!" (50) As to the Righteous (they will be) in a position of Security (51) Among Gardens and Springs; (52) Dressed in fine silk and in rich brocade, they will face each other; (53) Moreover, We shall Join them to Companions with beautiful, big and lustrous eyes. (54) There can they call for every kind of fruit in peace and security; (55) Nor will they there taste Death, except the first Death; and He will preserve them from the Penalty of the Blazing Fire― (56) As a Bounty from thy Lord! That will be the supreme achievement! (57) Verily, We have made this (Qur'an) easy, in thy tongue, in order that they may give heed. (58) So wait thou and watch; for they (too) are waiting. (59)
French Fransizca: 10px - 15px - 25px - 30px
En vérité, le Jour de la Décision(1) sera leur rendez-vous à tous, (40) le jour où un allié ne sera d’aucune utilité à un [autre] allié; et ils ne seront point secourus non plus, (41) sauf celui à qui Allah fera miséricorde. Car c’est Lui, le Puissant, le Très Miséricordieux. (42) Certes l’arbre de Zaḳḳūm (43) sera la nourriture du grand pécheur. (44) Comme du métal en fusion; il bouillonnera dans les ventres (45) comme le bouillonnement de l’eau surchauffée. (46) Qu’on le saisisse et qu’on l’emporte en plein dans la fournaise; (47) qu’on verse ensuite sur sa tête de l’eau bouillante comme châtiment. (48) Goûte! Toi [qui prétendait être] le puissant, le noble. (49) Voilà ce dont vous doutiez. (50) Les pieux seront dans une demeure sûre, (51) parmi des jardins et des sources, (52) Ils porteront des vêtements de satin et de brocart et seront placés face à face. (53) C’est ainsi! Et Nous leur donnerons pour épouses des houris aux grands yeux. (54) Ils y demanderont en toute quiétude toutes sortes de fruits. (55) Ils n’y goûteront pas à la mort sauf leur mort première. Et [Allah] les protègera du châtiment de la Fournaise, (56) c’est là une grâce de ton Seigneur. Et c’est là l’énorme succès. (57) Nous ne l’avons facilité(2) dans ta langue, qu’afin qu’ils se rappellent! (58) Attends donc. Eux aussi attendent. (59)
Endonezya indonesian: 10px - 15px - 25px - 30px
Sesungguhnya hari keputusan [hari kiamat] itu adalah waktu yang dijanjikan bagi mereka semuanya, (40) yaitu hari yang seorang karib tidak dapat memberi manfa’at kepada karibnya sedikitpun, dan mereka tidak akan mendapat pertolongan, (41) kecuali orang yang diberi rahmat oleh Allah. Sesungguhnya Dialah Yang Maha Perkasa lagi Maha Penyayang. (42) Sesungguhnya pohon zaqqum itu [1], (43) makanan orang yang banyak berdosa. (44) [Ia] sebagai kotoran minyak yang mendidih di dalam perut, (45) seperti mendidihnya air yang sangat panas. (46) Peganglah dia kemudian seretlah dia ke tengah-tengah neraka. (47) Kemudian tuangkanlah di atas kepalanya siksaan [dari] air yang amat panas. (48) Rasakanlah, sesungguhnya kamu orang yang perkasa lagi mulia [2]. (49) Sesungguhnya ini adalah azab yang dahulu selalu kamu meragu-ragukannya. (50) Sesungguhnya orang-orang yang bertakwa berada dalam tempat yang aman, (51) [yaitu] di dalam taman-taman dan mata-air-mata-air; (52) mereka memakai sutera yang halus dan sutera yang tebal, [duduk] berhadap-hadapan, (53) demikianlah. Dan Kami berikan kepada mereka bidadari. (54) Di dalamnya mereka meminta segala macam buah-buahan dengan aman [dari segala kekhawatiran] [3]. (55) mereka tidak akan merasakan mati di dalamnya kecuali mati di dunia. Dan Allah memelihara mereka dari azab neraka, (56) sebagai karunia dari Tuhanmu. Yang demikian itu adalah keberuntungan yang besar. (57) Sesungguhnya Kami mudahkan Al Qur’an itu dengan bahasamu supaya mereka mendapat pelajaran. (58) Maka tunggulah; sesungguhnya mereka itu menunggu [pula]. (59)
Malezya Malaysian: 10px - 15px - 25px - 30px
Sesungguhnya hari pemutusan hukum untuk memberi balasan, ialah masa untuk mereka semua berhimpun; (40) Iaitu hari seseorang kerabat atau sahabat karib tidak dapat memberikan sebarang perlindungan kepada seseorang kerabat atau sahabat karibnya dan mereka pula tidak akan diberikan pertolongan (untuk menghapuskan azab itu), (41) Kecuali orang yang telah diberi rahmat oleh Allah; sesungguhnya Allah jualah yang Maha Kuasa, lagi Maha Mengasihani. (42) (Ingatlah), sesungguhnya pokok Zaqqum; (43) (Buahnya) menjadi makanan bagi orang yang berdosa (dalam Neraka). (44) (Makanan ini pula panas) seperti tembaga cair, mendidih dalam perut; (45) Seperti mendidihnya air yang meluap-luap panasnya. (46) (Lalu diperintahkan kepada malaikat penjaga Neraka): Renggutlah orang yang berdosa itu dan seretlah dia ke tengah-tengah Neraka. (47) Kemudian curahkanlah di atas kepalanya (azab seksa) dari air panas yang menggelegak. (48) (Serta dikatakan kepadanya secara mengejek): Rasalah azab seksa, sebenarnya engkau adalah orang yang berpengaruh dan terhormat (dalam kalangan masyarakatmu) (49) (Kemudian dikatakan kepada ahli Neraka umumnya): Sesungguhnya inilah dia (azab seksa) yang kamu dahulu ragu-ragu terhadapnya! (50) Sesungguhnya orang-orang yang bertakwa (akan ditempatkan) di tempat tinggal yang aman sentosa. (51) Dia itu di dalam beberapa taman Syurga, dengan mata air-mata air terpancar padanya, (52) Mereka memakai pakaian dari kain sutera yang halus dan kain sutera tebal yang bersulam; (mereka duduk di tempat perhimpunan) sentiasa berhadap-hadapan (di atas pelamin masing-masing). (53) Demikianlah keadaannya dan Kami jadikan kawan teman mereka bidadari-bidadari yang putih melepak, lagi luas cantik matanya. (54) Mereka meminta di dalam Syurga itu tiap-tiap jenis buah-buahan (yang mereka ingini), dalam keadaan aman sentosa. (55) Mereka tidak merasai kematian dalam Syurga itu selain daripada mati yang mereka rasai (di dunia) dahulu dan Allah selamatkan mereka dari azab Neraka; (56) (Mereka diberikan semuanya itu) sebagai limpah kurnia dari Tuhanmu (wahai Muhammad); yang demikian itulah kemenangan yang besar. (57) Maka sesungguhnya tujuan Kami memudahkan Al-Quran dengan bahasamu (wahai Muhammad), ialah supaya mereka (yang memahaminya) beringat dan insaf (untuk beriman dan mematuhinya). (58) (Kiranya mereka tidak berbuat demikian) maka tunggulah (wahai Muhammad akan kesudahan mereka), sesungguhnya mereka juga menunggu (akan kesudahanmu). / (59)
Spanish ispanya: 10px - 15px - 25px - 30px
Es verdad que el Día de la Distinción será el término fijado para todos ellos. (40) El día en que ningún amigo cercano podrá hacer nada por el otro ni habrá auxilio. (41) Sólo para aquel de quien Allah tenga misericordia; es cierto que Él es Poderoso, Compasivo. (42) Ciertamente el árbol de Zaqqum* (43) Será el alimento del malvado. (44) Cual metal fundido, se derretirá en sus vientres (45) como el hervor del agua hirviendo. (46) ¡Agarradlo y llevadlo a rastras en medio del Yahim! (47) Luego, verted sobre su cabeza parte del tormento del Yahim. (48) ¡Gústalo! Tú que eres el poderoso y noble*. (49) Esto es, en verdad, aquello de lo que dudabais. (50) Ciertamente los temerosos (de su Señor) estarán en una situación segura: (51) En jardines y manantiales. (52) Vestirán de raso y brocado y estarán enfrente unos de otros*. (53) Así es. Y los uniremos a unas de piel blanquísima y grandes y hermosos ojos. (54) Pedirán toda clase de frutas; a salvo. (55) En ellos no experimentarán la muerte, sólo la que ya conocieron*. Y Él los habrá librado del castigo del Yahim. (56) Favor de su Señor. Y ese es el gran triunfo. (57) Y realmente lo* hemos hecho fácil en tu lengua para que pudieran reflexionar. (58) Así pues, espera porque ellos están en espera. (59)



HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat

HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir.
  Anasayfa    Bize ulaşın