| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle |
| Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna |
| Sure Sure Kurani Kerim OKU |
» Kurani Kerim 583.Sayfa 30.Cuz 79.Sure Naziat Suresi Ayet 15-46

Sonraki Sayfaya GecKurani Kerim Ana Sayfaya GitOnceki Sayfaya Git

Sayfayi Dinlemek için Play a basin

Arapca Metin:Font = 20px - 30px - 40px - 50px
هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى {15} إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى {16} اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى {17} فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى {18} وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى {19} فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى {20} فَكَذَّبَ وَعَصَى {21} ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى {22} فَحَشَرَ فَنَادَى {23} فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى {24} فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى {25} إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى {26} أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقاً أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا {27} رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا {28} وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا {29} وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا {30} أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا {31} وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا {32} مَتَاعاً لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ {33} فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى {34} يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى {35} وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى {36} فَأَمَّا مَن طَغَى {37} وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا {38} فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى {39} وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى {40} فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى {41} يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا {42} فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا {43} إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا {44} إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا {45} كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا {46} ص
Turkçe Turkish: 10px - 15px - 25px - 30px
(Habibim!) Sana Musa`nın haberi geldi mi? (15) Kutsal vadi Tuvâ`da Rabbi ona şöyle seslenmişti: (16) Firavun`a git! Çünkü o çok azdı. (17) (18) De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın. (18) (19) De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın. (19) Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi. (20) (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti. (21) Sonra (inkar için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü. (22) Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı: (23) Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi. (24) Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı. (25) Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. (26) (27) Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. (27) (28) Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. (28) (29) Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. (29) (30) Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. (30) (31) Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. (31) (32) Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. (32) (33) Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. (33) (34) Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün ve görene cehennem açık bir şekilde gösterildiği zaman; (34) (35) Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün ve görene cehennem açık bir şekilde gösterildiği zaman; (35) (36) Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün ve görene cehennem açık bir şekilde gösterildiği zaman; (36) (37) Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır. (37) (38) Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır. (38) (39) Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır. (39) (40) Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegâne barınaktır. (40) (41) Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegâne barınaktır. (41) Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.) (42) Sen onu nereden bilip bildireceksin! (43) Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir. (44) Sen ancak ondan korkanları uyarırsın. (45) Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar. / (46)
Almanca Deutsch: 10px - 15px - 25px - 30px
Ist die Geschichte von Moses zu dir gedrungen? (15) Damals rief ihn sein Herr im heiligen Wadi Tuwa (16) ": ""Geh hin zu Pharao; denn er hat das Maß überschritten. (17) "Sprich dann (zu ihm): »Willst du dich nicht reinigen? (18) "Und ich werde dich zu deinem Herrn führen, auf daß du dich fürchten mögest!«"" (19) "So zeigte er ihm das große Wunder. (20) Er aber leugnete und blieb ungehorsam. (21) Dann kehrte er den Rücken und lief weg, (22) versammelte alsdann (sein Volk) und rief aus, (23) "indem er sagte: ""Ich bin euer höchster Herr."" (24) "Da erfaßte ihn Allah zur Strafe für jene und diese Tat. (25) Hierin ist wahrlich eine Lehre für den, der fürchtet. (26) Seid ihr denn schwerer zu erschaffen oder der Himmel, den Er gebaut hat? (27) Er hat seine Höhe gehoben und ihn dann vollkommen gemacht. (28) Und Er machte seine Nacht finster und ließ sein Tageslicht hervorgehen. (29) Und Er breitete hernach die Erde aus. (30) Aus ihr brachte Er ihr Wasser und ihr Weideland hervor. (31) Und Er festigte die Berge; (32) (dies alles) als eine Versorgung für euch und für euer Vieh. (33) Doch wenn das größte Unheil kommt (34) an jenem Tag, da der Mensch sich (all) das ins Gedächtnis zurückrufen wird, was er erstrebt hat, (35) und die Dschahim vor Augen gestellt wird für den, der sieht. (36) Was aber denjenigen angeht, der aufsässig war (37) und das irdische Leben vorzog, (38) so wird wahrlich die Dschahim (seine) Herberge sein. (39) Wer aber das Stehen vor seinem Herrn gefürchtet hatte und die eigene Seele von niedrem Gelüst abhielt- (40) so wird das Paradies sicherlich (seine) Herberge sein. (41) "Sie befragen dich wegen der Stunde: ""Wann wird ihr Termin wohl sein?"" (42) "Was weißt du von ihr zu sagen! (43) Das endgültige Wissen darum ist allein deinem Herrn (vorbehalten). (44) Du bist nur ein Warner für den, der sie fürchtet. (45) An jenem Tage, an dem sie sie schauen, werden sie meinen, sie hätten (auf der Erde) nicht länger geweilt als einen Abend oder den Morgen darauf. (46)
ingilizce Eng Dr. Mohsin: 10px - 15px - 25px - 30px
Has there come to you the story of Mûsa (Moses)? (15) When his Lord called him in the sacred valley of Tûwa. (16) Go to Fir'aun (Pharaoh), verily, he has transgressed all bounds (in crimes, sins, polytheism, disbelief). (17) And say to him: "Would you purify yourself (from the sin of disbelief by becoming a believer)", (18) And that I guide you to your Lord, so you should fear Him? (19) Then [Mûsa (Moses)] showed him the great sign (miracles). (20) But [Fir'aun (Pharaoh)] belied and disobeyed; (21) Then he turned his back, striving (against Allâh) (22) Then he gathered (his people) and cried aloud, (23) Saying: "I am your lord, most high", (24) So Allâh, seized him with punishment for his last and first transgression. [Tafsir At-Tabari] (25) Verily, in this is an instructive admonition for whosoever fears Allâh. (26) Are you more difficult to create, or is the heaven that He constructed? (27) He raised its height, and has perfected it, (28) Its night He covers with darkness, and its forenoon He brings out (with light). (29) And after that He spread the earth; (30) And brought forth therefrom its water and its pasture; (31) And the mountains He has fixed firmly, (32) (To be) a provision and benefit for you and your cattle, (33) But when there comes the greatest catastrophe (i.e. the Day of Recompense), (34) The Day when man shall remember what he strove for, (35) And Hell-fire shall be made apparent in full view for (every) one who sees, (36) Then, for him who transgressed all bounds (in disbelief, oppression and evil deeds of disobedience to Allâh). (37) And preferred the life of this world (by following his evil desires and lusts), (38) Verily, his abode will be Hell-fire; (39) But as for him who feared standing before his Lord, and restrained himself from impure evil desires, and lusts. (40) Verily, Paradise will be his abode. (41) They ask you (O Muhammad (SAW)) about the Hour, - when will be its appointed time? (42) You have no knowledge to say anything about it, (43) To your Lord belongs (the knowledge of) the term thereof? (44) You (O Muhammad (SAW)) are only a warner for those who fear it, (45) The Day they see it, (it will be) as if they had not tarried (in this world) except an afternoon or a morning. (46)
ingilizce Eng Yusuf Ali: 10px - 15px - 25px - 30px
Has the story of Moses reached thee? (15) Behold, thy Lord did call to him in the sacred valley to Tuwa― (16) "Go thou to Pharaoh, for he has indeed transgressed all bounds. (17) "And say to him `Wouldst thou that thou shouldst be purified (from sin)?― (18) "`And that I guide thee to thy Lord, so thou shouldst fear Him?' " (19) Then did (Moses) show him the Great Sign. (20) But (Pharaoh) rejected it and disobeyed (guidance); (21) Further, he turned his back, striving hard (against Allah). (22) Then he collected (his men) and made a proclamation, (23) Saying "I am your Lord, Most High." (24) But Allah did punish him, (and made an) example of him― in the Hereafter, as in this life. (25) Verily in this is an instructive warning for whosoever feareth (Allah): (26) What! are ye the more difficult to create or the heaven (above)? (Allah) hath constructed it: (27) On high hath He raised its canopy, and He hath given it order and perfection. (28) Its night doth He endow with darkness, and its splendour doth He bring out (with light). (29) And the earth, moreover; hath He extended (to a wide expanse): (30) He draweth out therefrom its water and its pasture; (31) And the mountains hath He firmly fixed― (32) For use and convenience to you and your cattle. (33) Therefore when there comes the great, overwhelming (Event) (34) The Day when Man shall remember (all) that he strove for (35) And Half-Fire shall be placed in full view for (all) to see― (36) Then, for such as had transgressed all bounds, (37) And had preferred the life of this world, (38) The Abode will be Hell-Fire; (39) And for such as had entertained the fear of standing before their Lord's (tribunal) and had restrained (their) soul from lower Desires, (40) Their Abode will be the Garden. (41) They ask thee about the Hour― `When will be its appointed time?' (42) Wherein art thou (concerned) with the declaration thereof? (43) With they Lord is the Limit fixed therefor. (44) Thou art but a Warner for such as fear it. (45) The Day they see it, (it will be) as if they had tarried but a single evening, or (at most till) the following morn! (46)
French Fransizca: 10px - 15px - 25px - 30px
Le récit de Moïse t’est-il parvenu? (15) Quand son Seigneur l’appela, dans Ṭowā, la vallée sanctifiée: (16) «Va vers Pharaon. Vraiment, il s’est rebellé!» (17) Puis dis-lui: «Voudrais-tu te purifier? (18) et que je te guide vers ton Seigneur afin que tu Le craignes?» (19) Il lui fit voir le très grand miracle. (20) Mais il le qualifia de mensonge et désobéit; (21) Ensuite, il tourna le dos, s’en alla précipitamment, (22) rassembla [les gens] et leur fit une proclamation, (23) et dit: «C’est moi votre Seigneur, le très haut». (24) Alors Allah le saisit de la punition exemplaire de l’au-delà et de celle d’ici-bas. (25) Il y a certes là un sujet de réflexion pour celui qui craint. (26) Etes-vous plus durs à créer? ou le ciel, qu’Il a pourtant construit? (27) Il a élevé bien haut sa voûte, puis l’a parfaitement ordonné; (28) Il a assombri sa nuit et fait luire son jour. (29) Et quant à la terre, après cela, Il l’a étendue: (30) Il a fait sortir d’elle son eau et son pâturage, (31) et quant aux montagnes, Il les a ancrées, (32) pour votre jouissance, vous et vos bestiaux. (33) Puis quand viendra le grand cataclysme, (34) le jour où l’homme se rappellera à quoi il s’est efforcé, (35) l’Enfer sera pleinement visible à celui qui regardera... (36) Quant à celui qui aura dépassé les limites (37) et aura préféré la vie présente, (38) alors, l’Enfer sera son refuge... (39) Et pour celui qui aura redouté de comparaître devant son Seigneur, et préservé son âme de la passion, (40) le Paradis sera alors son refuge. (41) Ils t’interrogent au sujet de l’Heure: «Quand va-t-elle jeter l’ancre(1)?» (42) Quelle [science] en as-tu pour le leur dire? (43) Son terme n’est connu que de ton Seigneur. (44) Tu n’es que l’avertisseur de celui qui la redoute. (45) Le jour où ils la verront, il leur semblera n’avoir demeuré qu’un soir ou un matin. (46)
Endonezya indonesian: 10px - 15px - 25px - 30px
Sudahkah sampai kepadamu [ya Muhammad] kisah Musa. (15) Tatkala Tuhannya memanggilnya di lembah suci ialah Lembah Thuwa; (16) "Pergilah kamu kepada Fir’aun, sesungguhnya dia telah melampaui batas, (17) dan katakanlah [kepada Fir’aun]: ’Adakah keinginan bagimu untuk membersihkan diri [dari kesesatan]’ (18) Dan kamu akan kupimpin ke jalan Tuhanmu agar supaya kamu takut kepada-Nya?" (19) Lalu Musa memperlihatkan kepadanya mu’jizat yang besar. (20) Tetapi Fir’aun mendustakan dan mendurhakai. (21) Kemudian dia berpaling seraya berusaha menantang [Musa]. (22) Maka dia mengumpulkan [pembesar-pembesarnya] lalu berseru memanggil kaumnya. (23) [Seraya] berkata: "Akulah tuhanmu yang paling tinggi". (24) Maka Allah mengazabnya dengan azab di akhirat dan azab di dunia. (25) Sesungguhnya pada yang demikian itu terdapat pelajaran bagi orang yang takut [kepada Tuhannya]. (26) Apakah kamu yang lebih sulit penciptaannya ataukah langit? Allah telah membangunnya, (27) Dia meninggikan bangunannya lalu menyempurnakannya, (28) dan Dia menjadikan malamnya gelap gulita dan menjadikan siangnya terang benderang. (29) Dan bumi sesudah itu dihamparkan-Nya. (30) Ia memancarkan daripadanya mata airnya dan [menumbuhkan] tumbuh-tumbuhannya. (31) Dan gunung-gunung dipancangkan-Nya dengan teguh, (32) [semua itu] untuk kesenanganmu dan untuk binatang-binatang ternakmu. (33) Maka apabila malapetaka yang sangat besar [ hari kiamat] telah datang. (34) Pada hari [ketika] manusia teringat akan apa yang telah dikerjakannya, (35) dan diperlihatkan neraka dengan jelas kepada setiap orang yang melihat. (36) Adapun orang yang melampaui batas, (37) dan lebih mengutamakan kehidupan dunia, (38) maka sesungguhnya nerakalah tempat tinggal [nya]. (39) Dan adapun orang-orang yang takut kepada kebesaran Tuhannya dan menahan diri dari keinginan hawa nafsunya, (40) maka sesungguhnya surgalah tempat tinggal [nya]. (41) [Orang-orang kafir] bertanya kepadamu [Muhammad] tentang hari berbangkit, kapankah terjadinya? [1] (42) Siapakah kamu [sehingga] dapat menyebutkan [waktunya]? (43) Kepada Tuhanmulah dikembalikan kesudahannya [ketentuan waktunya]. (44) Kamu hanyalah pemberi peringatan bagi siapa yang takut kepadanya [ hari berbangkit]. (45) Pada hari mereka melihat hari berbangkit itu, mereka merasa seakan-akan tidak tinggal [di dunia] melainkan [sebentar saja] di waktu sore atau pagi hari. [2] (46)
Malezya Malaysian: 10px - 15px - 25px - 30px
Sudahkah sampai kepadamu (wahai Muhammad) perihal Nabi Musa? (15) Ketika dia diseru oleh Tuhannya di "Wadi Tuwa" yang suci; (16) (Lalu diperintahkan kepadanya): Pergilah kepada Firaun, sesungguhnya dia telah melampaui batas (dalam kekufuran dan kezalimannya); (17) Serta katakanlah kepadanya: Adakah engkau suka hendak mensucikan dirimu (dari kekufuran)? (18) Dan mahukah, aku tunjuk kepadamu jalan mengenal Tuhanmu, supaya engkau merasa takut (melanggar perintahNya)? (19) (Setelah Nabi Musa menyempurnakan perintah Tuhannya dan Firaun pun meminta bukti kebenarannya); maka Nabi Musa memperlihatkan kepada Firaun: Mukjizat yang besar. (20) Lalu Firaun mendustakan (Nabi Musa) dan menderhaka (kepada Allah); (21) Kemudian dia berpaling ingkar sambil menjalankan usahanya (menentang Nabi Musa). (22) Lalu dia menghimpunkan orang-orangnya dan menyeru; (23) Dengan berkata: Akulah tuhan kamu, yang tertinggi. (24) Maka Allah menyeksa Firaun di akhirat dan di dunia ini, dengan azab yang menakutkan sesiapa yang mengetahuinya. (25) Sesungguhnya yang demikian itu mengandungi pelajaran yang mendatangkan iktibar bagi orang-orang yang takut (melanggar perintah Tuhannya). (26) (Wahai golongan yang ingkarkan kebangkitan hidup semula!) Kamukah yang sukar diciptakan atau langit? Tuhan telah membinanya (dengan Kukuh)! (27) Dia telah meninggikan bangunan langit itu lalu menyempurnakannya, (28) Dan Dia menjadikan malamnya gelap-gelita, serta menjadikan siangnya terang-benderang. (29) Dan bumi sesudah itu dihamparkannya (untuk kemudahan penduduknya); (30) Dia mengeluarkan dari bumi itu: Airnya dan tumbuh-tumbuhannya; (31) Dan gunung-ganang pula dikukuhkan letaknya (di bumi, sebagai pancang pasak yang menetapnya); (32) (Semuanya itu) untuk kegunaan kamu dan binatang-binatang ternak kamu. (33) Maka apabila datang hari yang bencananya amat besar; (34) Iaitu hari manusia akan mengingati apa yang telah diusahakannya; (35) Dan Neraka diperlihatkan kepada sesiapa sahaja yang dapat melihatnya; (36) Maka (dapatlah masing-masing mengetahui kesudahannya); adapun orang yang melampau (perbuatan derhakanya); (37) Serta dia mengutamakan kehidupan dunia semata-mata; (38) Maka sesungguhnya Neraka Jahanamlah tempat kediamannya. (39) Adapun orang yang takutkan keadaan semasa dia berdiri di mahkamah Tuhannya, (untuk dihitung amalnya), serta dia menahan dirinya dari menurut hawa nafsu; (40) Maka sesungguhnya Syurgalah tempat kediamannya. (41) Mereka (yang ingkar) selalu bertanya kepadamu (wahai Muhammad) tentang hari kiamat: Bilakah masa datangnya? (42) Apa hubungannya tugasmu dengan (soal) menerangkan masa kedatangan hari kiamat itu? (43) Kepada Tuhanmu lah terserah kesudahan ilmu mengenainya. (44) Tugasmu hanyalah memberi amaran kepada orang yang takut akan huru-hara hari kiamat itu. (45) (Sangatlah dahsyatnya huru-hara hari itu, sehingga orang-orang yang bersalah merasa) pada masa melihatnya: Seolah-olah mereka tidak tinggal di dunia melainkan sekadar satu petang atau paginya sahaja. / (46)
Spanish ispanya: 10px - 15px - 25px - 30px
¿Te ha llegado la historia de Musa? (15) Cuando tu Señor lo llamó en el valle purificado de Tuwa: (16) ¡Ve a Firaún que ha ido más allá de los límites! (17) Y dile: Te llamo a que te purifiques, (18) y a que te dejes guiar hacia tu Señor y tengas temor de Él! (19) Y le hizo ver el mayor de los signos. (20) Pero negó la realidad y desobedeció, (21) luego se desentendió y siguió con lo suyo. (22) Y convocó y proclamó (23) diciendo: Yo soy vuestro señor supremo. (24) Pero Allah lo agarró con el castigo ejemplar de la Última Vida y de la Primera. (25) En eso hay un aviso para quien tenga temor. (26) ¿Sois vosotros más difíciles de crear o el cielo que Él edificó? (27) Elevó su techo y lo hizo armonioso. (28) Cubrió su noche y mostró su claridad diurna. (29) Y después de eso extendió la tierra, (30) e hizo salir de ella su agua y su pasto, (31) y fijó las montañas. (32) Como disfrute para vosotros y para vuestros rebaños. (33) Así cuando llegue la gran Calamidad, (34) el día en que el hombre recuerde aquello por lo que se esforzó (35) y el Yahim sea mostrado a todo el que vea. (36) El que traspasó los limites (37) y prefirió la vida inmediata, (38) tendrá como morada el Yahim. (39) Pero quien temió que habría de comparecer ante su Señor y refrenó su alma del deseo, (40) tendrá como morada el Jardín. (41) Te preguntan sobre la Hora y su llegada. (42) ¿Y quién eres tú para hablar de ella? (43) A tu Señor corresponde que llegue su momento. (44) Tú no eres más que un advertidor para el que tenga temor. (45) El día que la vean les parecerá que no permanecieron* sino una tarde o su mañana. (46)



HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat

HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir.
  Anasayfa    Bize ulaşın