| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle |
| Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna |
| Sure Sure Kurani Kerim OKU |
» Kurani Kerim 586.Sayfa 30.Cuz 81.Sure Tekvir Suresi Ayet 21-29 / 82.Sure infitar Suresi Ayet 1-19

Sonraki Sayfaya GecKurani Kerim Ana Sayfaya GitOnceki Sayfaya Git

Sayfayi Dinlemek için Play a basin

Arapca Metin:Font = 20px - 30px - 40px - 50px
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ {21} وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍ {22} وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ {23} وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ {24} وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ {25} فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ {26} إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ {27} لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ {28} وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ {29} ص

سورة الإنفطار (82) ص 586
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
إِذَا السَّمَاء انفَطَرَتْ {1} وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انتَثَرَتْ {2} وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ {3} وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْ {4} عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ {5} يَا أَيُّهَا الْإِنسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ {6} الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ {7} فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاء رَكَّبَكَ {8} كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ {9} وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ {10} كِرَاماً كَاتِبِينَ {11} يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ {12} إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ {13} وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ {14} يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ {15} وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ {16} وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ {17} ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ {18} يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئاً وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ {19} ص
Turkçe Turkish: 10px - 15px - 25px - 30px
O orada sayılan, güvenilen (bir elçi) dir. (21) Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir. (22) Andolsun ki, onu (Cebrail`i) apaçık ufukta görmüştür. (23) O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez. (24) O llânetlenmiş şeytanın sözü de değildir. (25) Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz? (26) (27) O, herkes için, sizden doğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür. (27) (28) O, herkes için, sizden doğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür. (28) Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. / (29)

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla (1) Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar. (1) (2) Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar. (2) (3) Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar. (3) (4) Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar. (4) (5) Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar. (5) (6) Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? (6) (7) Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? (7) (8) Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? (8) (9) Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar, yapmakta olduklarınızı bilir. (9) (10) Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar, yapmakta olduklarınızı bilir. (10) (11) Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar, yapmakta olduklarınızı bilir. (11) (12) Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar, yapmakta olduklarınızı bilir. (12) (13) İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kafirler) oradan bir daha da ayrılmazlar. (13) (14) İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kafirler) oradan bir daha da ayrılmazlar. (14) (15) İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kafirler) oradan bir daha da ayrılmazlar. (15) (16) İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kafirler) oradan bir daha da ayrılmazlar. (16) (17) Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah`a kalmıştır. / (17) (18) Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah`a kalmıştır. / (18) (19) Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah`a kalmıştır. / (19)
Almanca Deutsch: 10px - 15px - 25px - 30px
dem gehorcht wird und der getreu ist; (21) und euer Gefährte ist nicht ein Besessener. (22) Wahrlich, er sah ihn am klaren Horizont. (23) Und er ist weder geizig hinsichtlich des Verborgenen, (24) noch ist dies das Wort Satans, des Verfluchten. (25) Wohin also wollt ihr gehen? (26) Dies ist ja nur eine Ermahnung für alle Welten. (27) Für denjenigen unter euch, der aufrichtig sein will. (28) Und ihr werdet nicht wollen, es sei denn, daß Allah will, der Herr der Welten. (29)

Im Namen Allahs, des Allerbarmers, des Barmherzigen! Wenn der Himmel sich spaltet, (1) und wenn die Sterne zerstreut sind, (2) und wenn die Meere über die Ufer treten, (3) und wenn die Gräber ausgeräumt werden; (4) dann wird jede Seele wissen, was sie getan und was sie unterlassen hat. (5) O du Mensch! Was hat dich hinsichtlich deines Ehrwürdigen Herrn betört, (6) Der dich erschuf und dich dann ebenmäßig geformt, und in einer geraden Gestalt gemacht hat? (7) In solchem Bild, das Er immer wollte, hat Er dich zusammengesetzt. (8) Seht aber, wie ihr das Gericht leugnet! (9) Und über euch sind wahrlich Hüter, (10) edle Schreibende, (11) die wissen, was ihr tut. (12) Wahrlich, die Rechtschaffenen werden in der Wonne sein, (13) und wahrlich, die Unverschämten werden in der Dschahim sein. (14) Sie werden dort brennen am Tage des Gerichts. (15) Und sie werden nicht imstande sein, daraus zu entrinnen. (16) Und was lehrt dich wissen, was der Tag des Gerichts ist? (17) Und wiederum, was lehrt dich wissen, was der Tag des Gerichts ist? (18) An jenem Tag wird keine Seele etwas für eine andere Seele zu tun vermögen; und der Befehl an jenem Tage steht (einzig) Allah zu. (19)
ingilizce Eng Dr. Mohsin: 10px - 15px - 25px - 30px
Obeyed (by the angels in the heavens) and trustworthy. (21) And (O people) your companion (Muhammad (SAW)) is not a madman; (22) And indeed he (Muhammad (SAW)) saw him [Jibril (Gabriel)] in the clear horizon (towards the east) (23) And he (Muhammad (SAW)) withholds not a knowledge of the unseen. (24) And it (the Qur'ân) is not the word of the outcast Shaitân (Satan). (25) Then where are you going? (26) Verily, this (the Qur'ân) is no less than a Reminder to (all) the 'Alamîn (mankind and jinn)[]. (27) To whomsoever among you who wills to walk straight, (28) And you cannot will, unless (it be) that Allâh wills, the Lord of the 'Alamîn (mankind, jinn and all that exists). (29)

In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful When the heaven is cleft asunder. (1) And when the stars have fallen and scattered; (2) And when the seas are burst forth; (3) And when the graves are turned upside down (and bring out their contents). (4) (Then) a person will know what he has sent forward and (what he has) left behind (of good or bad deeds). (5) O man! What has made you careless about your Lord, the Most Generous? (6) Who created you, fashioned you perfectly, and gave you due proportion; (7) In whatever form He willed, He put you together. (8) Nay! But you deny the Ad-Din (i.e. the Day of Recompense). (9) But verily, over you (are appointed angels in charge of mankind) to watch you[] , (10) Kirâman (Honourable) Kâtibîn writing down (your deeds)[] , (11) They know all that you do. (12) Verily, the Abrâr (pious and righteous) will be in Delight (Paradise); (13) And verily, the Fujjâr (the wicked, disbelievers, polytheists sinners and evil-doers) will be in the blazing Fire (Hell), (14) Therein they will enter, and taste its burning flame on the Day of Recompense, (15) And they (Al-Fujjâr) will not be absent therefrom. (16) And what will make you know what the Day of Recompense is? (17) Again, what will make you know what the Day of Recompense is? (18) (It will be) the Day when no person shall have power (to do) anything for another, and the Decision, that Day, will be (wholly) with Allâh. (19)
ingilizce Eng Yusuf Ali: 10px - 15px - 25px - 30px
With authority there, (and) faithful of his trust. (21) And (O people!) your companion is not one possessed; (22) And without doubt he saw him in the clear horizon. (23) Neither doth he withhold grudgingly a knowledge of the Unseen. (24) Nor is it the word of an evil spirit accursed. (25) Then whither go ye? (26) Verily this is no less than a Message to (all) the Worlds: (27) (With profit) to whoever among you wills to go straight. (28) But ye shall not will except as Allah wills the Cherisher of the Worlds. (29)

In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful When the Sky is cleft asunder; (1) When the Stars are scattered; (2) When the Oceans are suffered to burst forth; (3) And when the Graves are turned upside down― (4) (Then) shall each soul know what it hath sent forward and (what it hath) kept back. (5) O man! what has seduced thee from thy Lord Most Beneficent? (6) Him Who created thee. Fashioned thee in due proportion, and gave thee a just bias; (7) In whatever Form He wills, does He put thee together. (8) Nay! but ye do Reject Right and Judgment! (9) But verily over you (are appointed angels) to protect you― (10) Kind and honourable― writing down (your deeds): (11) They know (and understand) all that ye do. (12) As for the Righteous, they will be in Bliss; (13) And the Wicked― they will be in the Fire, (14) Which they will enter on the Day of Judgment. (15) And they will not be Able to keep away therefrom. (16) And what will explain to thee what the Day of Judgment is? (17) Again what will explain to thee what the Day of Judgment is? (18) (It will be) the Day when no soul shall have power (to do) aught for another: for the Command, that Day, will be (wholly) with Allah. (19)
French Fransizca: 10px - 15px - 25px - 30px
obéi, là-haut, et digne de confiance. (21) Votre compagnon (Muḥammad) n’est nullement fou; (22) il l’a effectivement vu (Gabriel), au clair horizon (23) et il ne garde pas avarement pour lui-même ce qui lui a été révélé. (24) Et ceci [le Coran] n’est point la parole d’un diable banni. (25) Où allez-vous donc? (26) Ceci n’est qu’un rappel pour l’univers, (27) pour celui d’entre vous qui veut suivre le chemin droit. (28) Mais vous ne pouvez vouloir, que si Allah veut, [Lui], le Seigneur de l’Univers ; (29)

Au nom d’Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux Quand le ciel se rompra, (1) et que les étoiles se disperseront, (2) et que les mers confondront leurs eaux, (3) et que les tombeaux seront bouleversés, (4) toute âme saura alors ce qu’elle a accompli et ce qu’elle a remis de faire à plus tard. (5) Ô homme! Qu’est-ce qui t’a trompé au sujet de ton Seigneur, le Noble, (6) qui t’a créé, puis modelé et constitué harmonieusement? (7) Il t’a façonné dans la forme qu’Il a voulue. (8) Non...! [malgré tout] vous traitez la Rétribution de mensonge; (9) alors que veillent sur vous des gardiens(2), (10) de nobles scribes, (11) qui savent ce que vous faites. (12) Les bons seront, certes, dans un [jardin] de délice, (13) et les libertins seront, certes, dans une fournaise (14) où ils brûleront, le jour de la Rétribution (15) incapables de s’en échapper. (16) Et qui te dira ce qu’est le jour de la Rétribution? (17) Encore une fois, qui te dira ce qu’est le jour de la Rétribution? (18) Le jour où aucune âme ne pourra rien en faveur d’une autre âme. Et ce jour-là, le commandement sera à Allah. (19)
Endonezya indonesian: 10px - 15px - 25px - 30px
yang dita’ati di sana [di alam malaikat] lagi dipercaya. (21) Dan temanmu [Muhammad] itu bukanlah sekali-kali orang yang gila. (22) Dan sesungguhnya Muhammad itu melihat Jibril di ufuk yang terang. (23) Dan Dia [Muhammad] bukanlah seorang yang bakhil untuk menerangkan yang ghaib. (24) Dan Al Qur’an itu bukanlah perkataan syaitan yang terkutuk, (25) maka ke manakah kamu akan pergi? [1] (26) Al Qur’an itu tiada lain hanyalah peringatan bagi semesta alam, (27) [yaitu] bagi siapa di antara kamu yang mau menempuh jalan yang lurus. (28) Dan kamu tidak dapat menghendaki [menempuh jalan itu] kecuali apabila dikehendaki Allah, Tuhan semesta alam. (29)

Dengan menyebut nama Allah Yang Maha Pemurah lagi Maha Penyayang Apabila langit terbelah, (1) dan apabila bintang-bintang jatuh berserakan, (2) dan apabila lautan dijadikan meluap, (3) dan apabila kuburan-kuburan dibongkar, (4) maka tiap-tiap jiwa akan mengetahui apa yang telah dikerjakan dan yang dilalaikannya. (5) Hai manusia, apakah yang telah memperdayakan kamu [berbuat durhaka] terhadap Tuhanmu Yang Maha Pemurah. (6) Yang telah menciptakan kamu lalu menyempurnakan kejadianmu dan menjadikan [susunan tubuh]mu seimbang, (7) dalam bentuk apa saja yang Dia kehendaki, Dia menyusun tubuh-mu. (8) Bukan hanya durhaka saja, bahkan kamu mendustakan hari pembalasan. (9) Padahal sesungguhnya bagi kamu ada [malaikat-malaikat] yang mengawasi [pekerjaanmu], (10) yang mulia [di sisi Allah] dan yang mencatat [pekerjaan-pekerjaanmu itu], (11) mereka mengetahui apa yang kamu kerjakan. (12) Sesungguhnya orang-orang yang banyak berbakti benar-benar berada dalam surga yang penuh keni’matan, (13) dan sesungguhnya orang-orang yang durhaka benar-benar berada dalam neraka. (14) Mereka masuk ke dalamnya pada hari pembalasan. (15) Dan mereka sekali-kali tidak dapat keluar dari neraka itu. (16) Tahukah kamu apakah hari pembalasan itu? (17) Sekali lagi, tahukah kamu apakah hari pembalasan itu? (18) [Yaitu] hari [ketika] seseorang tidak berdaya sedikitpun untuk menolong orang lain. Dan segala urusan pada hari itu dalam kekuasaan Allah. (19)
Malezya Malaysian: 10px - 15px - 25px - 30px
Yang ditaati di sana (dalam kalangan malaikat), lagi dipercayai. (21) Dan sebenarnya sahabat kamu (Nabi Muhammad) itu (wahai golongan yang menentang Islam), bukanlah dia seorang gila (seperti yang kamu tuduh). (22) Dan (Nabi Muhammad yakin bahawa yang disampaikan kepadanya ialah wahyu dari Tuhan, kerana) demi sesungguhnya! Nabi Muhammad telah mengenal dan melihat Jibril di kaki langit yang nyata. (23) Dan bukanlah Nabi Muhammad seorang yang boleh dituduh dan disangka buruk, terhadap penyampaiannya mengenai perkara-perkara yang ghaib. (24) Dan sebenarnya Al-Quran itu bukanlah perkataan Syaitan yang kena rejam. (25) (Dengan yang demikian) maka ke manakah kamu hendak pergi (kiranya kamu masih menyeleweng dari jalan Al-Quran)? (26) Al-Quran itu tidak lain hanyalah peringatan bagi seluruh penduduk alam. (27) Iaitu bagi sesiapa dari kamu yang mahu tetap teguh di atas jalan (Islam) yang betul. (28) Dan kamu tidak dapat menentukan kemahuan kamu (mengenai sesuatupun), kecuali dengan cara yang diatur oleh Allah, Tuhan yang memelihara dan mentadbirkan seluruh alam. / (29)

Dengan nama Allah, Yang Maha Pemurah, lagi Maha Mengasihani Apabila langit terbelah. (1) Dan apabila bintang-bintang gugur bertaburan. (2) Dan apabila lautan pecah bercampur-baur. (3) Dan apabila kubur-kubur dibongkarkan. (4) (Setelah semuanya itu berlaku), tiap-tiap orang akan mengetahui apa yang telah dikerjakan dan ditinggalkannya. (5) Wahai manusia! Apakah yang memperdayakanmu (berlaku derhaka) kepada Tuhanmu Yang Maha Pemurah? (6) Tuhan yang telah mencipta dan mengatur kejadianmu, lalu menjadikan anggotamu sesuai (dengan tujuan yang kerananya anggota itu diadakan), serta menjadikan (binaan tubuh badanmu) sama padan dengan kekuatannya. (7) Dalam bentuk dan rupa apa sahaja yang dikehendakiNya, Dia menyusun kejadianmu. (8) Sebenarnya tidak ada yang memperdayakan kamu (hai golongan yang ingkar)! Bahkan kamu sendiri tidak percayakan adanya hari pembalasan. (9) Padahal sesungguhnya, ada malaikat-malaikat yang menjaga dan mengawas segala bawaan kamu. (10) (Mereka adalah makhluk) yang mulia (di sisi Allah), lagi ditugaskan menulis (amal-amal kamu). (11) Mereka mengetahui apa yang kamu lakukan. (12) (Gunanya catatan malaikat-malaikat itu ialah: Untuk menyatakan siapa yang berbakti dan siapa yang bersalah) kerana sesungguhnya: Orang-orang yang berbakti (dengan taat dan amal kebajikan), tetap berada dalam Syurga yang penuh nikmat. (13) Dan sesungguhnya orang-orang yang bersalah, bertempat dalam Neraka yang menjulang-julang. (14) Mereka menderita bakaran Neraka itu pada hari pembalasan. (15) Dan mereka (sentiasa berada dalam azab seksanya), tidak ghaib daripadanya. (16) Dan apa jalannya engkau dapat mengetahui kedahsyatan hari pembalasan itu? (17) Sekali lagi, apa jalannya engkau dapat mengetahui kedahsyatan hari pembalasan itu? (18) (Hari itu ialah) hari seseorang tidak dapat memberikan pertolongan sedikitpun kepada orang lain dan segala urusan pada hari itu tertentu bagi Allah. / (19)
Spanish ispanya: 10px - 15px - 25px - 30px
Allí obedecido y digno de confianza. (21) Y que vuestro compañero no es ningún poseso. (22) Fue así que lo vio en el claro horizonte (23) y él no es mezquino con el No-Visto. (24) Ni es la palabra de ningún demonio maldito. (25) ¿Pero donde vais? (26) No es sino un recuerdo para todos los mundos, (27) para el que de vosotros quiera seguir la verdad. (28) Pero no querréis a menos que Allah, el Señor de todos los mundos, quiera. (29)

En el nombre de Allah, el Misericordioso, el Compasivo Cuando el cielo se hienda. (1) Cuando los astros se precipiten. (2) Cuando los mares se mezclen. (3) Cuando las tumbas sean revueltas. (4) Cada alma sabrá lo que adelantó y lo que atrasó. (5) ¡Hombre! ¿Qué te engañó apartándote de tu Señor, el Generoso? (6) El que te creó, te conformó y te equilibró, (7) dándote la forma que quiso. (8) ¡Pero no! Negáis la veracidad de la Rendición de Cuentas. (9) Cuando tenéis dos guardianes pendientes de vosotros, (10) nobles escribas (11) que saben lo que hacéis. (12) Es cierto que los creyentes sinceros estarán en deleite. (13) Y los farsantes estarán en un infierno;* (14) allí irán a abrasarse el Día de la Retribución. (15) Y no podrán dejar de estar en él. (16) Pero ¿cómo podrás entender qué es el Día de la Retribución? (17) ¿Cómo podrás entender qué es el Día de la Retribución? (18) Es el día en el que nadie podrá hacer nada por nadie.Y ese día el mandato será de Allah. (19)



HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat

HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir.
  Anasayfa    Bize ulaşın