| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle |
| Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna |
| Sure Sure Kurani Kerim OKU |
» Kurani Kerim 568.Sayfa 29.Cuz 70.Sure Mearic Suresi Ayet 11-39

Sonraki Sayfaya GecKurani Kerim Ana Sayfaya GitOnceki Sayfaya Git

Sayfayi Dinlemek için Play a basin

Arapca Metin:Font = 20px - 30px - 40px - 50px
يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ {11} وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ {12} وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْويهِ {13} وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعاً ثُمَّ يُنجِيهِ {14} كَلَّا إِنَّهَا لَظَى {15} نَزَّاعَةً لِّلشَّوَى {16} تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّى {17} وَجَمَعَ فَأَوْعَى {18} إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعاً {19} إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاً {20} وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاً {21} إِلَّا الْمُصَلِّينَ {22} الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ {23} وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ {24} لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ {25} وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ {26} وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ {27} إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ {28} وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ {29} إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ {30} فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ {31} وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ {32} وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ {33} وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ {34} أُوْلَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُّكْرَمُونَ {35} فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ {36} عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ {37} أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ {38} كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ {39} سورة المعارج (70) ص
Turkçe Turkish: 10px - 15px - 25px - 30px
(11) Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. (11) (12) Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. (12) (13) Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. (13) (14) Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. (14) Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem) alevlenen bir ateştir. (15) Derileri kavurup soyar. (16) (17) Yüz çevirip geri dönen, (servet) toplayıp yığan kimseyi (kendine) çağırır! (17) (18) Yüz çevirip geri dönen, (servet) toplayıp yığan kimseyi (kendine) çağırır! (18) Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır. (19) Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. (20) Ona imkân verildiğinde ise pinti kesilir. (21) (22) Ancak şunlar öyle değildir: Namaz kılanlar, ki onlar namazlarında devamlıdırlar (ihmal göstermezler;) (22) (23) Ancak şunlar öyle değildir: Namaz kılanlar, ki onlar namazlarında devamlıdırlar (ihmal göstermezler;) (23) (24) Mallarında, isteyene ve (isteyemediği için) mahrum kalmışa belli bir hak tanıyanlar; (24) (25) Mallarında, isteyene ve (isteyemediği için) mahrum kalmışa belli bir hak tanıyanlar; (25) Ceza (ve hesap) gününün doğruluğuna inananlar; (26) (27) Rablerinin azabından korkanlar, ki Rablerinin azabına (karşı) emin olunamaz; (27) (28) Rablerinin azabından korkanlar, ki Rablerinin azabına (karşı) emin olunamaz; (28) (29) lrzlarını koruyanlar -ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz; bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir-; (29) (30) lrzlarını koruyanlar -ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz; bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir-; (30) (31) lrzlarını koruyanlar -ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz; bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir-; (31) Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler; (32) Şahitliklerini (dosdoğru) yapanlar; (33) Namazlarını koruyanlar; (34) İşte bunlar, cennetlerde ağırlanırlar. (35) (36) (Resûlüm!) O kafirlere ne oluyor ki, bölük bölük sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar. (36) (37) (Resûlüm!) O kafirlere ne oluyor ki, bölük bölük sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar. (37) Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor? (38) Hayır (hiç ummasınlar!) Şüphesiz biz onları, kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık (fakat ibret almadılar, imana gelmediler). (39)
Almanca Deutsch: 10px - 15px - 25px - 30px
werden sie in Sichtweite zueinander gebracht werden, und der Schuldige würde sich wohl (gern) loskaufen von der Strafe jenes Tages mit seinen Kindern (11) und seiner Frau und seinem Bruder (12) und seiner Verwandtschaft, die ihn beherbergt hat, (13) und allen, die insgesamt auf Erden sind, wenn es ihn nur retten könnte. (14) Nein! Es ist wahrlich eine Feuerflamme, (15) die die Kopfhaut gänzlich wegbrennt. (16) Den wird sie rufen, der (Mir) den Rücken kehrt und sich (von Mir) abwendet (17) und (Reichtum) aufhäuft und hortet. (18) Wahrlich, der Mensch ist (seiner Natur nach) kleinmütig geschaffen worden. (19) Wenn ihn ein Unheil trifft, so gerät er in große Panik, (20) doch wenn ihm (etwas) Gutes zukommt, ist er geizig. (21) Nicht so sind diejenigen, die beten (22) und (die Verrichtung) ihrer Gebete einhalten, (23) und die, in deren Besitztum ein bestimmter Anteil ist (24) für den Bittenden und den Unbemittelten, (25) und die, die an den Tag des Gerichts glauben, (26) und die, die vor der Strafe ihres Herrn besorgt sind; - (27) wahrlich die Strafe ihres Herrn ist nichts, wovor man sicher sein könnte -; (28) und die, die ihre Scham bewahren, (29) außer bei ihren Gattinnen oder denen, die sie von Rechts wegen besitzen; denn da sind sie nicht zu tadeln. (30) Diejenigen aber, die darüber hinaus etwas suchen, das sind die Übertreter. (31) Und die, die mit dem ihnen anvertrauten Gut redlich umgehen und erfüllen, wozu sie sich verpflichtet haben, (32) und die, die in ihrer Zeugenaussage aufrichtig sind, (33) und die, die ihr Gebet getreulich verrichten; (34) diese sind es, die in den Gärten hochgeehrt sein werden. (35) Was aber ist mit denen, die ungläubig sind, daß sie auf dich zugelaufen kommen (36) von rechts und links, in Gruppen? (37) Hofft jeder einzelne von ihnen wohl, den Garten der Wonne zu betreten? (38) Niemals! Sie wissen doch, woraus Wir sie erschufen. (39)
ingilizce Eng Dr. Mohsin: 10px - 15px - 25px - 30px
Though they shall be made to see one another [(i.e. on the Day of Resurrection), there will be none but see his father, children and relatives, but he will neither speak to them nor will ask them for any help]. The Mujrim, (criminal, sinner, disbeliever) would desire to ransom himself from the punishment of that Day by his children. (11) And his wife and his brother, (12) And his kindred who sheltered him, (13) And all that are in the earth, so that it might save him[]. (14) By no means! Verily, it will be the Fire of Hell! (15) Taking away (burning completely) the head skin! (16) Calling (all) such as turn their backs and turn away their faces (from Faith) [picking and swallowing them up from that great gathering of mankind on the Day of Resurrection just as a bird picks up a food-grain from the earth with its beak and swallows it up]. (Tafsir Al-Qurtubî) (17) And collect (wealth) and hide it (from spending it in the Cause of Allâh). (18) Verily, man (disbeliever) was created very impatient; (19) Irritable (discontented) when evil touches him; (20) And niggardly when good touches him;- (21) Except those who are devoted to Salât (prayers)[]. (22) Those who remain constant in their Salât (prayers); (23) And those in whose wealth there is a recognised right, (24) For the beggar who asks, and for the unlucky who has lost his property and wealth, (and his means of living has been straitened); (25) And those who believe in the Day of Recompense, (26) And those who fear the torment of their Lord, (27) Verily, the torment of their Lord is that before which none can feel secure — (28) And those who guard their chastity (i.e. private parts from illegal sexual acts)[]. (29) Except with their wives and the (women slaves) whom their right hands possess — for (then) they are not blameworthy, (30) But whosoever seeks beyond that, then it is those who are trespassers.[] (31) And those who keep their trusts and covenants; (32) And those who stand firm in their testimonies; (33) And those who guard their Salât (prayers) well[] , (34) Such shall dwell in the Gardens (i.e. Paradise) honoured. (35) So what is the matter with those who disbelieve that they hasten to listen from you (O Muhammad SAW), in order to belie you and to mock at you, and at Allâh's Book (this Qur'ân). (36) (Sitting) in groups on the right and on the left (of you, O Muhammad SAW)? (37) Does every man of them hope to enter the Paradise of Delight? (38) No, that is not like that! Verily, We have created them out of that which they know! (39)
ingilizce Eng Yusuf Ali: 10px - 15px - 25px - 30px
Though they will be put in sight of each other― the sinner's desire will be: would that he could redeem himself from the Penalty of that Day by (sacrificing) his children, (11) His wife and his brother, (12) His kindred who sheltered him. (13) And all, all that is on earth so it could deliver him: (14) By no means! For it would be the Fire of Hell!― (15) Plucking out (his being) right to the skull!― (16) Inviting (all) such as turn their backs and turn away their faces (from the Right), (17) And collect (wealth) and hide it (from use)! (18) Truly man was created, very impatient― (19) Fretful when evil touches him; (20) And niggardly when good reaches him― (21) Not so those devoted to Prayer― (22) Those who remain steadfast to their prayer; (23) And those in whose wealth is a recognised right (24) For the (needy) who asks and him who is prevented (for some reason from asking); (25) And those who hold to the truth of the Day of Judgment; (26) And those who fear the punishment of their Lord― (27) For their Lord's displeasure is the opposite of Peace and Tranquillity― (28) And those who guard their chastity (29) Except with their wives and the (captives) whom their right hands possess― for (then) they are not to be blamed, (30) But those who trespass beyond this are transgressors― (31) And those who respect their trusts and covenants; (32) And those who stand firm in their testimonies; (33) And those who guard (the sacredness) of their worship― (34) Such will be the honoured ones in the Gardens of (Bliss). (35) Now what is the matter with the Unbelievers that they rush madly before thee― (36) From the right and from the left, in crowds? (37) Does every man of them long to enter the Garden of Bliss? (38) By no means! for We have created them out of the (base matter) they know! (39)
French Fransizca: 10px - 15px - 25px - 30px
bien qu’ils se voient l’un l’autre. Le criminel aimerait pouvoir se racheter du châtiment de ce jour, en livrant ses enfants, (11) sa compagne, son frère, (12) même son clan qui lui donnait asile, (13) et tout ce qui est sur la terre, tout, qui pourrait le sauver. (14) Mais rien [ne le sauvera]. [L’Enfer] est un brasier (15) arrachant brutalement la peau du crâne. (16) Il appellera celui qui tournait le dos et s’en allait, (17) amassait et thésaurisait. (18) Oui, l’homme a été créé instable [très inquiet]; (19) quand le malheur le touche, il est abattu; (20) et quand le bonheur le touche, il est grand refuseur. (21) Sauf ceux qui pratiquent la Ṣalāt (22) qui sont assidus à leurs Ṣalāts, (23) et sur les biens desquels il y a un droit bien déterminé [la Zakāt] (24) pour le mendiant et le déshérité; (25) et qui déclarent véridique le Jour de la Rétribution, (26) et ceux qui craignent le châtiment de leur Seigneur (27) car vraiment, il n’y a nulle assurance contre le châtiment de leur Seigneur; (28) et qui se maintiennent dans la chasteté (29) et n’ont de rapports qu’avec leurs épouses ou les esclaves qu’ils possèdent car dans ce cas, ils ne sont pas blâmables, (30) mais ceux qui cherchent [leur plaisir] en dehors de cela, sont des transgresseurs; (31) et qui gardent les dépôts confiés à eux, et respectent leurs engagements scrupuleusement; (32) et qui témoignent de la stricte vérité, (33) et qui sont réguliers dans leur Ṣalāt. (34) Ceux-là seront honorés dans des Jardins. (35) Qu’ont donc, ceux qui ont mécru, à courir vers toi, le cou tendu, (36) de droite et de gauche, [venant] par bandes? (37) Chacun d’eux convoite-t-il qu’on le laisse entrer au Jardin des délices? (38) Mais non! Nous les avons créés de ce qu’ils savent(1). (39)
Endonezya indonesian: 10px - 15px - 25px - 30px
Sedang mereka saling melihat. Orang kafir ingin kalau sekiranya dia dapat menebus [dirinya] dari azab hari itu dengan anak-anaknya. (11) Dan isterinya dan saudaranya, (12) Dan kaum familinya yang melindunginya [di dunia]. (13) Dan orang-orang di atas bumi seluruhnya, kemudian [mengharapkan] tebusan itu dapat menyelamatkannya. (14) Sekali-kali tidak dapat. Sesungguhnya neraka itu adalah api yang bergejolak, (15) Yang mengelupaskan kulit kepala, (16) Yang memanggil orang yang membelakang dan yang berpaling [dari agama]. (17) Serta mengumpulkan [harta benda] lalu menyimpannya [1]. (18) Sesungguhnya manusia diciptakan bersifat keluh kesah lagi kikir. (19) Apabila ia ditimpa kesusahan ia berkeluh kesah, (20) dan apabila ia mendapat kebaikan ia amat kikir, (21) kecuali orang-orang yang mengerjakan shalat, (22) yang mereka itu tetap mengerjakan shalatnya, (23) dan orang-orang yang dalam hartanya tersedia bagian tertentu, (24) bagi orang [miskin] yang meminta dan orang yang tidak mempunyai apa-apa [yang tidak mau meminta], (25) dan orang-orang yang mempercayai hari pembalasan, (26) dan orang-orang yang takut terhadap azab Tuhannya. (27) Karena sesungguhnya azab Tuhan mereka tidak dapat orang merasa aman [dari kedatangannya]. (28) Dan orang-orang yang memelihara kemaluannya, (29) kecuali terhadap isteri-isteri mereka atau budak-budak yang mereka miliki [2] maka sesungguhnya mereka dalam hal ini tiada tercela. (30) Barangsiapa mencari yang di balik itu [3] maka mereka itulah orang-orang yang melampaui batas. (31) Dan orang-orang yang memelihara amanat-amanat [yang dipikulnya] dan janjinya. (32) Dan orang-orang yang memberikan kesaksiannya. (33) Dan orang-orang yang memelihara shalatnya. (34) Mereka itu [kekal] di surga lagi dimuliakan. (35) Mengapakah orang-orang kafir itu bersegera datang ke arahmu, (36) Dari kanan dan dari kiri dengan berkelompok-kelompok? [4] (37) Adakah setiap orang dari orang-orang kafir itu ingin masuk ke dalam surga yang penuh keni’matan?, (38) Sekali-kali tidak! Sesungguhnya Kami ciptakan mereka dari apa yang mereka ketahui [air mani] [5]. (39)
Malezya Malaysian: 10px - 15px - 25px - 30px
Padahal masing-masing diberi melihat setengahnya yang lain; (pada saat yang demikian) orang yang kafir suka kiranya dapat menebus dirinya dari azab itu dengan anak-anaknya sendiri. (11) Dan isteri serta saudaranya. (12) Dan kaum kerabatnya yang melindunginya. (13) Dan juga sekalian makhluk yang ada di bumi, kemudian (diharapkannya) tebusan itu dapat menyelamatkannya. (14) Tidak sekali-kali (sebagaimana yang diharapkannya)! Sesungguhnya Neraka (yang disediakan baginya) tetap menjulang-julang apinya. (15) (Membakar serta) menggugurkan kulit ubun-ubun dan anggota anggota tubuh badan. (16) Neraka itu juga memanggil dan menarik orang yang membelakangi serta berpaling (dari kebenaran). (17) Dan yang mengumpulkan harta kekayaan lalu menyimpannya (dengan tidak membayar zakatnya). (18) Sesungguhnya manusia itu dijadikan bertabiat resah gelisah (lagi bakhil kedekut). (19) Apabila dia ditimpa kesusahan, dia sangat resah gelisah. (20) Dan apabila dia beroleh kesenangan, dia sangat bakhil kedekut. (21) Kecuali orang-orang yang mengerjakan sembahyang. (22) Iaitu mereka yang tetap mengerjakan sembahyangnya. (23) Dan mereka (yang menentukan bahagian) pada harta-hartanya, menjadi hak yang termaklum. (24) Bagi orang miskin yang meminta dan orang miskin yang menahan diri (daripada meminta). (25) Dan mereka yang percayakan hari pembalasan (dengan mengerjakan amal-amal yang soleh sebagai buktinya). (26) Dan mereka yang cemas takut daripada ditimpa azab Tuhannya. (27) Kerana sesungguhnya azab Tuhan mereka, tidak patut (bagi seseorangpun) merasa aman terhadapnya. (28) Dan mereka yang menjaga kehormatannya. (29) Kecuali kepada isterinya atau kepada hambanya, maka sesungguhnya mereka tidak tercela. (30) Kemudian sesiapa yang mengingini selain dari yang demikian, maka merekalah orang-orang yang melampaui batas. (31) Dan mereka yang menjaga amanah dan janjinya. (32) Dan mereka yang memberikan keterangan dengan benar lagi adil (semasa mereka menjadi saksi). (33) Dan mereka yang tetap memelihara sembahyangnya. (34) Mereka (yang demikian sifatnya) ditempatkan di dalam Syurga dengan diberikan penghormatan. (35) Maka apakah yang menyebabkan orang-orang kafir, yang menentangmu (wahai Muhammad) datang berkejaran ke sisimu. (36) (Sambil mereka) berkumpul berpuak-puak di sebelah kanan dan di sebelah kirimu. (37) Patutkah tiap-tiap seorang dari mereka berharap supaya dimasukkan ke dalam Syurga yang penuh nikmat (sedang dia tidak beriman)? (38) Tidak sekali-kali! (Mereka yang kufur ingkar tidak akan dapat memasukinya). Sesungguhnya Kami telah menciptakan mereka dari apa yang mereka sedia mengetahuinya. (39)
Spanish ispanya: 10px - 15px - 25px - 30px
Los verán*. El malhechor querrá librarse del castigo ofreciendo a sus hijos como rescate, (11) y a su compañera y a su hermano, (12) y a su tribu, la que le daba asilo. (13) Y a todos los que hubiera en la tierra con tal de salvarse. (14) Pero no. Está ardiendo. (15) Arrancará la piel de la cabeza. (16) Llamará al que dio la espalda y se apartó (17) y acumuló con avaricia. (18) Es cierto que el hombre fue creado de insatisfacción. (19) Cuando el daño le afecta está angustiado (20) Pero cuando le toca el bien se niega a dar; (21) salvo los que rezan. (22) Aquéllos que son constantes en su salat (23) y de sus riquezas dan un derecho correspondiente (24) al mendigo y al indigente. (25) Los que afirman la verdad del Día de la Retribución. (26) Y los que tienen temor del castigo de su Señor. (27) El castigo de su Señor no tendrá fin. (28) Y aquéllos que preservan sus partes privadas, (29) excepto con sus esposas o aquéllas que sus diestras poseen, en cuyo caso no son censurables. (30) Pero quien busque algo que esté más allá de esto... Esos son los transgresores. (31) Y los que cumplen sus juramentos y compromisos, (32) son firmes en el testimonio (33) y cuidan su salat. (34) A estos se les honrará en jardines. (35) ¿Qué les pasa a los que se niegan a creer, que corren a tu alrededor (36) formando corros a derecha e izquierda? (37) ¿Es que cada uno de ellos espera entrar en un jardín de deleite? (38) ¡Pero no! Es cierto que los hemos creado de lo que ya saben. (39)



HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat

HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir.
  Anasayfa    Bize ulaşın