| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle |
| Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna |
| Sure Sure Kurani Kerim OKU |
» Kurani Kerim 599.Sayfa 30.Cuz 99.Sure Zilzal(zelzele) Suresi Ayet 1-8 / 100.Sure Adiyat Suresi Ayet 1-11

Sonraki Sayfaya GecKurani Kerim Ana Sayfaya GitOnceki Sayfaya Git

Sayfayi Dinlemek için Play a basin

Arapca Metin:Font = 20px - 30px - 40px - 50px
سورة الزلزلة (99) ص 599
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا {1} وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا {2} وَقَالَ الْإِنسَانُ مَا لَهَا {3} يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا {4} بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا {5} يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتاً لِّيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ {6} فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُ {7} وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ {8} ص

سورة العاديات (100) ص 599
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحاً {1} فَالْمُورِيَاتِ قَدْحاً {2} فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحاً {3} فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعاً {4} فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعاً {5} إِنَّ الْإِنسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ {6} وَإِنَّهُ عَلَى ذَلِكَ لَشَهِيدٌ {7} وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ {8} أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ {9} وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ {10} إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّخَبِيرٌ {11}‏ ص
Turkçe Turkish: 10px - 15px - 25px - 30px
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla (1) Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır. (1) (2) Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır. (2) (3) Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır. (3) (4) Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır. (4) (5)Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır. (5) O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için darmadağınık geri dönüp gelirler. (6) Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. (7) Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. / (8)

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla (1) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (1) (2) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (2) (3) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (3) (4) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (4) (5) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (5) (6) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (6) (7) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (7) (8) Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (8) (9) Kabirlerde bulunanlar diriltilip dışarı atıldığı ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman insan (halinin ne olacağını) düşünmez mi? Şüphesiz Rableri o gün onlardan tamamıyla haberdardır. / (9) (10) Kabirlerde bulunanlar diriltilip dışarı atıldığı ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman insan (halinin ne olacağını) düşünmez mi? Şüphesiz Rableri o gün onlardan tamamıyla haberdardır. / (10) (11) Kabirlerde bulunanlar diriltilip dışarı atıldığı ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman insan (halinin ne olacağını) düşünmez mi? Şüphesiz Rableri o gün onlardan tamamıyla haberdardır. / (11)
Almanca Deutsch: 10px - 15px - 25px - 30px
Im Namen Allahs, des Allerbarmers, des Barmherzigen! Wenn die Erde in aller Heftigkeit erbebt, (1) und wenn die Erde ihre Lasten herausgibt, (2) "und wenn der Mensch sagt: ""Was ist mit ihr?"" (3) "An jenem Tage wird sie ihre Geschichten erzählen, (4) so wie ihr Herr (es) ihr eingegeben hat. (5) An jenem Tage kommen die Menschen in Gruppen zerstreut hervor, damit ihnen ihre Werke gezeigt werden. (6) Wer auch nur eines Stäubchens Gewicht Gutes tut, der wird es dann sehen. (7) Und wer auch nur eines Stäubchens Gewicht Böses tut, der wird es dann sehen. (8)

Im Namen Allahs, des Allerbarmers, des Barmherzigen! Bei den schnaubenden Rennern, (1) die dann Feuerfunken schlagen, (2) alsdann frühmorgens anstürmen (3) und damit Staub aufwirbeln (4) und so in die Mitte (des Feindes) eindringen! (5) Wahrlich, der Mensch ist undankbar gegen seinen Herrn; (6) und wahrlich, er bezeugt es selber; (7) und wahrlich, stark ist seine Liebe zum (irdischen) Gut. (8) Weiß er denn nicht, wenn der Inhalt der Gräber herausgeworfen wird (9) und das herausgeholt wird, was in den Herzen ist, (10) daß ihr Herr sie wahrlich an jenem Tag wohl kennt? (11)
ingilizce Eng Dr. Mohsin: 10px - 15px - 25px - 30px
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful When the earth is shaken with its (final) earthquake. (1) And when the earth throws out its burdens, (2) And man will say: "What is the matter with it?" (3) That Day it will declare its information (about all that happened over it of good or evil). (4) Because your Lord will inspire it. (5) That Day mankind will proceed in scattered groups that they may be shown their deeds.[] (6) So whosoever does good equal to the weight of an atom (or a small ant), shall see it. (7) And whosoever does evil equal to the weight of an atom (or a small ant), shall see it. (8)

In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful By the (steeds) that run, with panting. (1) Striking sparks of fire (by their hooves), (2) And scouring to the raid at dawn. (3) And raise the dust in clouds the while, (4) Penetrating forthwith as one into the midst (of the foe); (5) Verily, man (disbeliever) is ungrateful to his Lord; (6) And to that he bears witness (by his deeds); (7) And verily, he is violent in the love of wealth (8) Knows he not that when the contents of the graves are poured forth (all mankind is resurrected)? (9) And that which is in the breasts (of men) is made known? (10) Verily, that Day (i.e. the Day of Resurrection) their Lord will be Well-Acquainted with them (as to their deeds and will reward them for their deeds). (11)
ingilizce Eng Yusuf Ali: 10px - 15px - 25px - 30px
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful When the Earth is shaken to her (utmost) convulsion, (1) And the Earth throws up her burdens (from within), (2) And man cries (distressed): `What is the matter with her?' (3) On that Day will she declare her tidings: (4) For that thy Lord will have given it inspiration. (5) On that Day will men proceed in companies sorted out, to be shown the Deeds that they (had done). (6) Then shall anyone who has done an atom's weight of good, see it! (7) And anyone who has done an atom's weight of evil, shall see it. (8)

In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful By the (Steeds) that run, with panting (breath), (1) And strike sparks of fire, (2) And push home the charge in the morning, (3) And raise the dust in clouds the while, (4) And penetrate forthwith into the midst (of the foe) en masse― (5) Truly Man is, to his Lord, ungrateful; (6) And to that (fact) he bears witness (by his deeds); (7) And violent is he in his love of wealth. (8) Does he not know― when that which is in the graves is Scattered abroad (9) And that which is (locked up) in (human) breasts is made manifest― (10) That their Lord had been well-acquainted with them, (even to) that Day? (11)
French Fransizca: 10px - 15px - 25px - 30px
Au nom d’Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux Quand la terre tremblera d’un violent tremblement, (1) et que la terre fera sortir ses fardeaux(2), (2) et que l’homme dira: «Qu’a-t-elle?» (3) ce jour-là, elle contera son histoire, (4) selon ce que ton Seigneur lui aura révélé [ordonné]. (5) Ce jour-là, les gens sortiront séparément pour que leur soient montrées leurs œuvres. (6) Quiconque fait un bien fût-ce du poids d’un atome, le verra, (7) et quiconque fait un mal fût-ce du poids d’un atome, le verra. (8)

Au nom d’Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux Par les coursiers qui halètent, (1) qui font jaillir des étincelles, (2) qui attaquent au matin, (3) et font ainsi voler la poussière, (4) et pénètrent au centre de la troupe ennemie. (5) L’homme est, certes, ingrat envers son Seigneur; (6) et pourtant, il est certes, témoin de cela; (7) et pour l’amour des richesses il est certes ardent. (8) Ne sait-il donc pas que lorsque ce qui est dans les tombes sera bouleversé, (9) et que sera dévoilé ce qui est dans les poitrines, (10) ce jour-là, certes, leur Seigneur sera Parfaitement Connaisseur d’eux? (11)
Endonezya indonesian: 10px - 15px - 25px - 30px
Dengan menyebut nama Allah Yang Maha Pemurah lagi Maha Penyayang Apabila bumi digoncangkan dengan goncangannya [yang dahsyat], (1) dan bumi telah mengeluarkan beban-beban berat [yang dikandung]nya, (2) dan manusia bertanya: "Mengapa bumi [jadi begini]?", (3) pada hari itu bumi menceritakan beritanya, (4) karena sesungguhnya Tuhanmu telah memerintahkan [yang sedemikian itu] kepadanya. (5) Pada hari itu manusia keluar dari kuburnya dalam keadaan yang bermacam-macam, supaya diperlihatkan kepada mereka [balasan] pekerjaan mereka [1]. (6) Barangsiapa yang mengerjakan kebaikan seberat zarrahpun, niscaya dia akan melihat [balasan] nya. (7) Dan barangsiapa yang mengerjakan kejahatan seberat zarrahpun, niscaya dia akan melihat [balasan]nya pula. (8)

Dengan menyebut nama Allah Yang Maha Pemurah lagi Maha Penyayang Demi kuda perang yang berlari kencang dengan terengah-engah, (1) dan kuda yang mencetuskan api dengan pukulan [kuku kakinya], (2) dan kuda yang menyerang dengan tiba-tiba di waktu pagi, (3) maka ia menerbangkan debu, (4) dan menyerbu ke tengah-tengah kumpulan musuh, (5) sesungguhnya manusia itu sangat ingkar tidak berterima kasih kepada Tuhannya, (6) dan sesungguhnya manusia itu menyaksikan [sendiri] keingkarannya, (7) dan sesungguhnya dia sangat bakhil karena cintanya kepada harta [2]. (8) Maka apakah dia tidak mengetahui apabila dibangkitkan apa yang ada di dalam kubur, (9) dan dilahirkan apa yang ada di dalam dada, (10) sesungguhnya Tuhan mereka pada hari itu Maha Mengetahui keadaan mereka. (11)
Malezya Malaysian: 10px - 15px - 25px - 30px
Dengan nama Allah, Yang Maha Pemurah, lagi Maha Mengasihani Apabila bumi digegarkan dengan gegaran yang sedahsyat-dahsyatnya, (1) Serta bumi itu mengeluarkan segala isinya, (2) Dan berkatalah manusia (dengan perasaan gerun): Apa yang sudah terjadi kepada bumi? (3) Pada hari itu bumi pun menceritakan khabar beritanya: (4) Bahawa Tuhanmu telah memerintahnya (berlaku demikian). (5) Pada hari itu manusia akan keluar berselerak (dari kubur masing-masing) untuk diperlihatkan kepada mereka (balasan) amal-amal mereka. (6) Maka sesiapa berbuat kebajikan seberat zarah, nescaya akan dilihatnya (dalam surat amalnya)! (7) Dan sesiapa berbuat kejahatan seberat zarah, nescaya akan dilihatnya (dalam surat amalnya)! / (8)

Dengan nama Allah, Yang Maha Pemurah, lagi Maha Mengasihani Demi Kuda Perang yang tangkas berlari dengan kedengaran kencang nafasnya. (1) Serta mencetuskan api dari telapak kakinya. (2) Dan meluru menyerbu musuh pada waktu Subuh. (3) Sehingga menghamburkan debu pada waktu itu. (4) Lalu menggempur ketika itu di tengah-tengah kumpulan musuh. (5) Sesungguhnya manusia sangat tidak bersyukur akan nikmat Tuhannya. (6) Dan sesungguhnya dia (dengan bawaannya) menerangkan dengan jelas keadaan yang demikian. (7) Dan sesungguhnya dia melampau sangat sayangkan harta (secara tamak haloba). (8) (Patutkah dia bersikap demikian?) Tidakkah dia mengetahui (bagaimana keadaan) ketika dibongkarkan segala yang ada dalam kubur? (9) Dan dikumpul serta didedahkan segala yang terpendam dalam dada? (10) Sesungguhnya Tuhan mereka Maha Mengetahui dengan mendalam tentang (balasan yang diberikanNya kepada) mereka pada hari itu. / (11)
Spanish ispanya: 10px - 15px - 25px - 30px
En el nombre de Allah, el Misericordioso, el Compasivo Cuando la tierra sea sacudida por su propio temblor. (1) Y cuando la tierra expulse lo que pesa en su seno. (2) Y diga el hombre: ¿Qué tiene? (3) Ese día contará lo que sabe (4) porque tu Señor le inspirará. (5) Ese día los hombres saldrán en grupos para ver sus obras: (6) Y el que haya hecho el peso de una brizna de bien, lo verá; (7) y el que haya hecho el peso de una brizna de mal, lo verá. (8)

En el nombre de Allah, el Misericordioso, el Compasivo ¡Por los que galopan resoplando (1) y hacen saltar chispas! (2) ¡Por los que salen de algarada al alba, (3) levantando una polvareda (4) y adentrándose en una tropa! (5) Que es cierto que el hombre es ingrato con su Señor, (6) siendo Él testigo de ello. (7) Y es tenaz en su amor por los bienes. (8) ¿Es que no sabe que cuando se descubra lo que hay en las tumbas (9) y aparezca lo que encerraban los pechos, (10) ese día, su Señor, estará perfectamente informado de ellos? (11)



HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat

HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
Telif bilgisi : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi ve döküman kaynak gösterilerek veya göstermeksizin kullanılabilir.
  Anasayfa    Bize ulaşın